Generallere Mektuplar…
Yıl 2004…MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin yardımcısı Mehmet Şandır tarafından görev başında ki “313 General’e” 17 sayfalık mektup yazmıştı..
Bu uyarı mektubu BAHÇELİ’ nin onayı ile olmuştu. “Gelişmeler endişe verici iktidarı uyarın”. Uyarı mektubu Genelkurmay başkanlığına da gönderilmiş.
Hürriyet gazetesi bunu haber yapmış. Kuvvetkomutanları ve TSK da çeşitli kademelerde görevli GENERALLERE gönderilmiş..
Devletin arşivinde bu mektup duruyor.
Kısacası, mektup AK parti hükümetini çok ciddi bir şekilde eleştiriyor ülkeyi Felaketesürüklediğini söylüyor. Henüz AK Parti daha çiçeği burnunda iki yıllık iktidar.
Mektubun içeriği muhtıranın ötesinde anlam taşıyor...
Yani yeni söylemle “siyasi bir muhtıra”!
DEVLET BAHÇELİ şimdi neler söylüyor? Demek ki aklı başına gelmiş!
Peki, o gün o mektubu yazan Devlet Bahçeli’dedarbeci miydi? Sorusunu da sorulması gerekmiyor mu?
Gerekiyor!..
Gerçi, Devlet Bahçeli’nin Recep Tayyip Erdoğan için o kadar ağır söylemleri vardır ki?
Bunlar arşivlerde olduğu gibi duruyor. Birçok “U” dönüşlerine şahit olmadık mı?
Şimdi, Devlet BAHÇELİ’ nin emekli olmuş ama,hala üniformalarını beyinlerinden çıkartmamış104 Amiral için söyledikleri ve istemleri var.
GENERALLERE MEKTUPLAR…
Yıl 2004…MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin yardımcısı Mehmet Şandır tarafından görev başında ki “313 General’e” 17 sayfalık mektup yazmıştı..
Bu uyarı mektubu BAHÇELİ’ nin onayı ile olmuştu. “Gelişmeler endişe verici iktidarı uyarın”. Uyarı mektubu Genelkurmay başkanlığına da gönderilmiş.
Hürriyet gazetesi bunu haber yapmış. Kuvvetkomutanları ve TSK da çeşitli kademelerde görevli GENERALLERE gönderilmiş..
Devletin arşivinde bu mektup duruyor.
Kısacası, mektup AK parti hükümetini çok ciddi bir şekilde eleştiriyor ülkeyi Felaketesürüklediğini söylüyor. Henüz AK Parti daha çiçeği burnunda iki yıllık iktidar.
Mektubun içeriği muhtıranın ötesinde anlam taşıyor...
Yani yeni söylemle “siyasi bir muhtıra”!
DEVLET BAHÇELİ şimdi neler söylüyor? Demek ki aklı başına gelmiş!
Peki, o gün o mektubu yazan Devlet Bahçeli’dedarbeci miydi? Sorusunu da sorulması gerekmiyor mu?
Gerekiyor!..
Gerçi, Devlet Bahçeli’nin Recep Tayyip Erdoğan için o kadar ağır söylemleri vardır ki?
Bunlar arşivlerde olduğu gibi duruyor. Birçok “U” dönüşlerine şahit olmadık mı?
Şimdi, Devlet BAHÇELİ’ nin emekli olmuş ama,hala üniformalarını beyinlerinden çıkartmamış104 Amiral için söyledikleri ve istemleri var.
Rütbeleri sökülsün.. Emekli maaşları kesilsin, korumaları kaldırılsın, lojmanlardan çıkartılsın.
Tabii hukuk devletinde bu sözlerin bir anlamı yok. Tıpkı seçim meydanlarında APO idamedilsin, ipi sallaması gibi..
Devlet Bahçeli’nin klasik hamasi nutuklarından biri. Amacı belli. Cumhur Reis Recep Tayyip Erdoğan’ı politik varyasyonlarla sıkıştırmak.
Bahçeli’nin senaryosu belli… Cumhur ittifakını sürekli parlatarak siyasette çözüm yollarını tıkamak ve Türkiye’yi darboğaza sokmak. AK Partiyi kendisine mecbur bıraktırmak ve oyun alanını daraltmak..
Çünkü düzenli yapılan araştırma sonuçlarını onlarda MHP’ deki erimeyi görüyorlar. Kesin barajın altındalar. Bu durum Cumhurbaşkanlığı seçimlerini riske atıyor. Bunu, Devlet Bahçeli’de görüyor. Oyununu ona göre kuruyor. Çünkü,kendi zaviyesinden bakılınca iyi bir stratejist..
Bunu görmemek için kör olmak lazım.
ASKERLERİN GEÇMİŞİ DARBELERLE DOLU.
Askerler, kendilerini hep sivillerden üstün görmüşlerdir.. Demokrasiye falan da inanmazlar.İnanır gibi görünürler. Samimi değildirler. Hiç bir asker bir sivilden emir almasını içselleştiremez.Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet onlar için,ideolojik bir koruma zırhıdır..
Bu durum sadece, CUMHURİYETLE de başlamaz..
Ucu taa kabakçı Mustafa’ya, patrona Halil’e, hatta 2.Mahmut’a kadar uzanır. Yeniçeriayaklanmalarına kadar gider askerin yönetimlere burnunu sokma merakı.
Hastalık bizde…1960 darbesinden sonra iyice su yüzüne çıktı. Türkiye NATO ya girdikten sonra her şey değişmeye başlar. NATO’ cu kafa.Askerlerimiz devşirilmeye başlar. Sorarsanız kendileri kesin Kemalist’ zannederler.
Klasik söylemleri vardır. Söze, Atatürk ilke ve inkılapları diye başlarlar. Sonrası malum ya darbe, ya muhtıra, ya bildiri. Bu ne yazık ki ABD’ ci olan Demokrat partiyi de bu zihniyet darbeyle uzaklaştırmıştır.
Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi cinayeti bu dönemde işlenmiştir.
Atatürkçülük onlar için, kendilerini saklamak için, uydurulmuş bir kamuflaj aracıdır..
Vatan kurtaran aslanlar kategorisinden. Yani “Halaskar-ı zabitan”!…
BU MENÜ BAYATLADI..
Millet yemiyor artık bu menüyü. Bu günkü dünya farklı bir dünya. Bunu kavramamışlar!. İmtiyazpeşindiler, ayrıcalıklı ve dokunulamaz denilen bir sınıfın imtiyazları elden gitmeye başlayınca artık son çırpınışların hüzzam makamında ses vermelerinden başka hiçbir şey değildir.
Bu sancılı bir dönemdir MİLLET ayakta oldukça zamanla aşılacaktır..
DEMOKRASİLERDE BÖYLE BİR BİLDİRİ ASLA KABUL EDİLEMEZ.
Sizlerin de TC vatandaşları gibi, anayasal haklarınız var. Bu haklarınızı kullandınız diye kimse bir şey de diyemez.. Dememiştir de.
Şunu unutmayın anayasa önünde her kes eşittir. Bunu neden söylüyorum. Belki kafanızdan ne eşitliği be diyebilirsiniz. Ben hiç kimse ile eşit falan değilim diye de düşünce de geliştirebilirsiniz.
Tıpkı bir mankenin “benim oyum ile dağdaki çobanın oyu bir olamaz” demesi gibi..
Amirallerin bu bildirisi demokratik bir ülkede asla ve asla kabul edilemez. Bizim yaştakiler bunun ne anlama geldiğini iyi bilir. Hiç kıvırmayın. Buüstü örtülü bir muhtıradır. Diğer taraftan,içerikleri fikir özgürlüğü olarak değerlendirebilirsiniz. Eyvallah..
Ama neden 104 amiral bir araya gelerek ültimatom kokulu, ama iyi niyetli bildiri şeklinde değerlendirilen üstü örtülü bir muhtıra değil de nedir? Allah aşkına bizlerin aklıyla dalga mı geçiyorsunuz.
Siz bireysel olarak da bunu yapabilirdiniz. Neden? Emekli asker. Emekli olmuş bir askerin rütbesi olur mu yahu. Üniforma neyi ifade ediyor?
Amirallik, generallik bir meslek değil ki? Onlar,askerlikte pozisyonu ifade eder. Pozisyonda rütbe ile şekillendirilmiştir.
Bizde hastalık mı nedir anlayamadım. Üniformaemeklilik nedeniyle sizlerin sırtınızdan çıkartmış ama sizlerin aklında hala o üniformayıaklınızdan çıkartmamışsınız. Bir de, eski emekli diye rütbe veriyorsunuz..
Maşallah!..
Birde başına sarık geçirmiş resmi makam aracıyla Cuma namazına gidene ne demeli?
Yahu kardeşim. Ne yapmak istiyorsun. Giyersin sivil kıyafetini. Kendine ait aracına binersin namazını eda edersin..
Buna kimsenin itirazı olmaz. Ehl-i sünnettin fıkhı da bu yöndedir. Ne yapmak istiyorsun?
Ne diyeyim sizlere! Nasıl bir kurmay akıl bu. Birde bakıyorum birçoğuna maşallah hepsi de TV ekranlarına çıkınca siyaset uzmanı, uluslararası ilişkiler uzmanı, hukukçu uzman. Ne kadar çok uzmanımız varmış meğer. Askerlikten başka her şeye uzman..
Kıvanç duydum.
Bizim yaşımız çoktan hür general yaşını geçti. Bu memlekette hangi paşaların kimlerin maşası olduklarını ne yazık ki 1960’ da,12 Mart 71’de,12 Eylül 80’de, 28 şubattta,15 Temmuz’ da çok acı çekerek öğrendik. Bu dönemler askerlerin yaptıkları insan hakları ihlalleri, işkenceleri ile doludur ve sicilleri çok bozuktur.
Tabii bu sözlerimiz namus abidesi vatansever askerler için değildir.. Bizim hafızalarımızda kötü hatıralarda var. Elbette İhanet şebekeleri ile işbirliği yapanları kast ediyoruz.
Sizler, bunu batının demokratik bir ülkesinde yapın da bakın neler oluyor?
Bakın bildirgenin içinde yer alan şu sözlere ne demeli..“aksi halde” Türkiye Cumhuriyeti tarihinde örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.
İşte bu cümle dikkat çekici uyarıların darbeyi ima eden bir düşüncenin değişik bir varyantı değil mi?
Bunun demokratik bir hak ve özgürlük le ne gibi bir illiyet bağı var.
Gündem bu tartışmalarla devam ediyor…
Elbette 27 Mayıs’ı,12 Martı,12 Eylül’ü, 28 Şubatı,15 Temmuz darbe girişimi..
Bizim nesil hep birlikte yaşadık. Birçok general de bunu pratiğini yaşamış ve yaşatmıştır.
Bu memlekete ettikleri zulümler, hala hafızalarımızda.
Soru şu.
Neden? Silahlı kuvvetler darbe yapma gibi bir virüsü içlerinde barındırıyorlar. Onun için yapılan eleştirilere bakıyorum. Bakıyorum bazı köşe yazarları bu bildiriyi ifade özgürlüğü olarak değerlendiriyorlar. Anlayamıyorum..
İşin ilginç tarafı darbelerden en çok çile çeken, mahpuslarda süründürenler solcular değil miydi?Şimdi onlarda bu bildirinin kuyruğa girmişler davul, zurna çalıyorlar..
Ayıptır ayıp..
Böyle bir bildiriye ilk tepki koyması gereken sosyalistler, solcular, sosyal demokratlar olmalıydı.
CHP olmalıydı.
İyi parti olmalıydı.
BU BİLDİRİ ÖZGÜRLÜK HAK BİLDİRGESİ DEĞİL..
Bu yazı veya bildiri bir ifade özgürlüğü kapsamında asla değerlendirilemez. Nedenivar..
Siz düşüncenizi kişisel olarak ifade edebilirsiniz. Hatta daha da sert siyasal iktidarı eleştirebilirsiniz. Yasal sınırlar içinde kalmak şartıyla..
Ancak. Şunu iyi bilmek gerekmez mi?
Siyasal yaşantımız vaz geçilmez unsuru olan siyasi partiler bu konularda yasal yetkilere sahiptir..
Yani, siyaset yapmak hakkı politikacılarındır..
Peki, bunların dışında kalanlar görüş bildiremezler mi?
Elbette bildirirler. İfade özgürlüğü kapsamında yasaları çiğnememek kaydıyla bunu yapabilirler. Hiç bir sıkıntı yok.
Peki, yanlış nerede.
Şimdi bu askerlerin yayımladıkları bildiri vegeçmişteki sicillileri pek parlak değildir. Vesayetanlayışı 27 Mayısla birlikte pekiştirilmiş ve bu imtiyazlar 12 Eylül ile birlikte katmerlenerek sürdüre gelmiştir.
Askeri düzen üstü örülü bir şekilde varlığını devam ettirilmek istenmiştir.
Bunu doğru tanımı askeri ve sivil bürokratik egemenlik hakkını millet iradesinin üstünde görmelerinden kaynaklanmaktadır. Bunları bilirim, yaşanmışlıklarımız, tanıklıklarımız vardır.Bu atanmış silahlı bürokratlar halkın oyu ile seçilmişlere sürekli hadlerini bildiren, aşağılayan, “hiza veren” sivil siyasetçilere parmak sallayan bir anlayışı sürdürüyorlardı.Bu durum neredeyse onlarda hastalık haline almıştı. 12 Mart Muhtırası 27 Nisan “E” bildirileri böyle bir şeydi.
Bu bir “militarist” ideolojidir. Buna, siyaset biliminde “bonapartizim” de diyorlar.
Tayyip Erdoğan’a gelinceye kadar hiç kimse bu vesayet rejiminden hesap soramamıştır.
Demirel şapkasını alıp gitmiştir.
Erbakan’a askerler tarafından hakaretler edilmiş o da aman bir şey olmasın diye susturulmuştur.
Bülent Ecevit, 12 Mart 1971 muhtırasınabaşkaldırmıştır ama ona, NATO’ cu– GLADYO’ cu general ve yerli işbirlikçiler ile birlikteemperyalist güçler senaryo yazmış ve kumpas kurmuştur.
Tehdit edilmiştir. Suikast yapılmıştır. Alaşağı edilmiştir. Millet susturulmuştur.
12 Eylül 1980’ de ise Ecevit mahkemelerde Millet iradesini savunduğu için cezalandırılmış ve yıllarca mahkemelerde süründürülmüştür.
Bakınız arayış dergisindeki yazılarına.
Onun için, emekli amiraller diye başlayan bu bildirilere hiç sıcak bakmam, bakmadım ve karşı çıktım. Çünkü en büyük soygunlar, yanlışlıklar bu askeri cunta dönemlerinde yapılmıştır. Bildirinin içerikleri doğru olsa bile, bazı kesimler tarafından savunulsa bile Usul’ü doğru değildir..
Şimdi gelelim saçmalıklara..
Arkadaş! Sen Kurmay eğitimden geçmişsin. Amiral olmuşsun… Bu memleketin denizleri sana emanet edilmiş. Bu memleketin işçisi, emekçisi,köylüsü, fakiri, fukarası fedakârlık yapmış sofrasındaki zeytininden, peynirinden,ekmeğinden FEDAKÂRLIK yaparak sizlere makam vermiş.
Altlarınıza son model makam araçları vermiş..
Üniformanızı vermiş..
Her türlü yazlık, kışlık dinlenme tesislerini vermiş.
Lojman vermiş.
Çeşitli dokunulmazlıklar ve imtiyazlar vermiş.
Eş değer eğitim alan sivillerden en az üç katı maaş vermiş. Tazminatlar da dolu dolu..
Maşallah.
Menülerinizde, yedikleriniz önünüzde,yemediklerinizde..
Helal hoş olsun.
Ona da pek bir şey demiyoruz..
Hani o kadar vatan severesiniz ya… Şu demokrasiyi savunuyorsunuz ya. Şu “fetöcüler”deniz kuvvetlerine sızdıklarına sizler ne yaptınız?
Sizlere söylüyorum ey! 104 eski emekli amiraller.
Muhakkaka bir cevabınız vardır.
HARBİYE SİYASAL EĞİTİM VEREN BİR KURUM DEĞİL DİR..
Şunu da anlamıyorum. Hani siyasal falan okumamış olsaydık, salakça emekli amiral veya generaller safsatasına inanacaktık…
Yahu kardeşim..
Sizlerde bir akıl sorunu mu var?.
Askerlikte bu gibi ünvanlar bir pozisyonu ifade eder. Amirallik veya generallik de bir meslek değildir.
Askerlik bir meslek olarak değerlendirile bilinir.
Hele emekli olunca adı üstünde emeklilik. Emeklinin tuğgeneralmiş, orgeneralmiş ve oramiralmiş. Olur mu hiç!. Hiç bir anlam ifade etmez.
Emekliliğin rütbesi olur mu? Olmaz ama az gelişmiş ülkelerde olur..
Emeklilikte bunlar herhalde, üniformalarını giyip geziyorlardır. Böyle saçma şey mi olur. Olmaz.Resmi veya dini bayramlarda üniformalarını giyip torunların gelip ellerini öpmesini bekler.
Absürt gelebilir sizlere…Ama var..
Neden? Adı üstünde emekli asker..
Doğru tanım bu. O kadar. Üniformayı giydikleri süre içerisinde maaşlarını tıkır tıkır almışlar. Tazminatlarını almışlar..
Tabii bizim basının saftirikleri bunları ekranlardaki alt yazı ”KJ” ler de böyle yazınca maalesef bu yanlış, bilerek ve ya istemeyerek bu güne kadar böyle gelmiş..
Bu konuda Çetin Altan’ın önemli ikazları vardı..
“Silahlı bürokrasidir” evrensel tanımı. Asli görevi, bizleri, vatanımızı dış düşmanlardan korumaktır görevi. yönetmek değil..
Çünkü Miletlimizin vergileri ile geçimlerini en üst düzeyde sağlıyorlar.
Yönetme hakkı milletindir. Millî iradenin muhatabı siyasetçilerdir.
DURUMDAN VAZİFE ÇIKARTMA HASTALIĞI..
Şimdi, gelelim askerlerin emeklisi ve ya muvazzaf olmasına. Herkesin yasal sorumlukları yasa ile belirlenmiştir. Yasada verilmeyen görevlerden “durumdan vazife çıkarma” gibi bir hastalığı vardır silahlı bürokrasinin.
İÇ HİZMET KANUNU
Eskiden İç hizmet kanunu darbe yapmanın gerekçesi olarak gösterildi.. O zaman, AK Parti hükümeti 35.maddeinin değişikliğine gitmişti. Budeğişikliğe MHP şiddetle karşı çıkmıştı. CHP ise,bu değişikliklere destek vermişti ve bu değişikliği olumlu bularak desteklediğini söyleyen isim de İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu’ydu.
DÜN DÜNDÜR BU GÜN BUGÜNDÜR DEMAGOJİSİ..
Askerlerin bagajında geçmişten gelen kalıntıları olan darbelerin kamburu vardır. Elbette bunlar geçmişte kalsa da, bunların bagajlarında hala vatan kurtarma adına “darbecilik genetiği ” mevcuttur.
Kendilerini ayrıcalıklı ve imtiyazlı yurttaşolarak değerlendirirler, hatta bazıları vatanın gerçek sahipleri olarak kendilerini önemserler.
Söyleyeceklerinize ve üniformanın namusunaemekli dahi olsanız çok daha fazla dikkat edin. Aksi halde, haklı olsanız bile siz artık ASKERdeğilsiniz. Anayasada tanımlanan bir sivil yurttaşsınız. HA, illada biz siyaset yapmak istiyoruz, elimizi bu taşın altına koymak istiyoruz diyorsanız buna saygı duyarız. Zaten, o kadar çok general amiral varmış ki, parti kurmakta hiç sıkıntı çekmezsiniz.
NATO’nun en fazla generali, Amirali herhalde bizde var.
EMEKLİ BÜYÜKELÇİLERDE BİLDİRİ YAYIMLAMIŞLARDI.
126 emekli büyükelçinin açıklaması vardı ama bu kadar yankı yapmamıştı. Belki de sadece sınırlı bir açıklama olduğundan kamuoyunun pekdikkatini çekmemişti.
Ne diyordu büyükelçiler?
“Montrö sözleşmesinin tartışmaya açılması, Türkiye ye bütün kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik kısacası bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir”. Açıklamasını yapmışlardı.
Kısacası Kanal İstanbul’ dan vazgeçin diyorlardı..
Şimdi gelelim uluslararası ilişkilere. Bu monşerler çok biliyorlar ya. Kim istemiyor KANAL İstanbul’u?
Bu sorunun cevabını nedense hiç kimse veremiyor!
Ben söyleyeyim. Kim Türkiye’yi Suriye’de arkadan vuruyorsa, kim PKK-PYD ye destek, silah veriyorsa kim yerli savunma sanayini baltalamışsa, kim NATO’ cu ise, CIA’ cı, MOSSAD’ çı ise onlar istemiyorlar..
Şimdi gelelim bu amirallerin bildirisine .. Aslında zevzeklik falan da değil..
Ben daha ne söyleyeyim. Belki en kibarı bu. İnşallah bu gibi bildiriler nüksetmez!..
Rütbeleri sökülsün.. Emekli maaşları kesilsin, korumaları kaldırılsın, lojmanlardan çıkartılsın.
Tabii hukuk devletinde bu sözlerin bir anlamı yok. Tıpkı seçim meydanlarında APO idamedilsin, ipi sallaması gibi..
Devlet Bahçeli’nin klasik hamasi nutuklarından biri. Amacı belli. Cumhur Reis Recep Tayyip Erdoğan’ı politik varyasyonlarla sıkıştırmak.
Bahçeli’nin senaryosu belli… Cumhur ittifakını sürekli parlatarak siyasette çözüm yollarını tıkamak ve Türkiye’yi darboğaza sokmak. AK Partiyi kendisine mecbur bıraktırmak ve oyun alanını daraltmak..
Çünkü düzenli yapılan araştırma sonuçlarını onlarda MHP’ deki erimeyi görüyorlar. Kesin barajın altındalar. Bu durum Cumhurbaşkanlığı seçimlerini riske atıyor. Bunu, Devlet Bahçeli’de görüyor. Oyununu ona göre kuruyor. Çünkü,kendi zaviyesinden bakılınca iyi bir stratejist..
Bunu görmemek için kör olmak lazım.
ASKERLERİN GEÇMİŞİ DARBELERLE DOLU.
Askerler, kendilerini hep sivillerden üstün görmüşlerdir.. Demokrasiye falan da inanmazlar.İnanır gibi görünürler. Samimi değildirler. Hiç bir asker bir sivilden emir almasını içselleştiremez.Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet onlar için,ideolojik bir koruma zırhıdır..
Bu durum sadece, CUMHURİYETLE de başlamaz..
Ucu taa kabakçı Mustafa’ya, patrona Halil’e, hatta 2.Mahmut’a kadar uzanır. Yeniçeriayaklanmalarına kadar gider askerin yönetimlere burnunu sokma merakı.
Hastalık bizde…1960 darbesinden sonra iyice su yüzüne çıktı. Türkiye NATO ya girdikten sonra her şey değişmeye başlar. NATO’ cu kafa.Askerlerimiz devşirilmeye başlar. Sorarsanız kendileri kesin Kemalist’ zannederler.
Klasik söylemleri vardır. Söze, Atatürk ilke ve inkılapları diye başlarlar. Sonrası malum ya darbe, ya muhtıra, ya bildiri. Bu ne yazık ki ABD’ ci olan Demokrat partiyi de bu zihniyet darbeyle uzaklaştırmıştır.
Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi cinayeti bu dönemde işlenmiştir.
Atatürkçülük onlar için, kendilerini saklamak için, uydurulmuş bir kamuflaj aracıdır..
Vatan kurtaran aslanlar kategorisinden. Yani “Halaskar-ı zabitan”!…
BU MENÜ BAYATLADI..
Millet yemiyor artık bu menüyü. Bu günkü dünya farklı bir dünya. Bunu kavramamışlar!. İmtiyazpeşindiler, ayrıcalıklı ve dokunulamaz denilen bir sınıfın imtiyazları elden gitmeye başlayınca artık son çırpınışların hüzzam makamında ses vermelerinden başka hiçbir şey değildir.
Bu sancılı bir dönemdir MİLLET ayakta oldukça zamanla aşılacaktır..
DEMOKRASİLERDE BÖYLE BİR BİLDİRİ ASLA KABUL EDİLEMEZ.
Sizlerin de TC vatandaşları gibi, anayasal haklarınız var. Bu haklarınızı kullandınız diye kimse bir şey de diyemez.. Dememiştir de.
Şunu unutmayın anayasa önünde her kes eşittir. Bunu neden söylüyorum. Belki kafanızdan ne eşitliği be diyebilirsiniz. Ben hiç kimse ile eşit falan değilim diye de düşünce de geliştirebilirsiniz.
Tıpkı bir mankenin “benim oyum ile dağdaki çobanın oyu bir olamaz” demesi gibi..
Amirallerin bu bildirisi demokratik bir ülkede asla ve asla kabul edilemez. Bizim yaştakiler bunun ne anlama geldiğini iyi bilir. Hiç kıvırmayın. Buüstü örtülü bir muhtıradır. Diğer taraftan,içerikleri fikir özgürlüğü olarak değerlendirebilirsiniz. Eyvallah..
Ama neden 104 amiral bir araya gelerek ültimatom kokulu, ama iyi niyetli bildiri şeklinde değerlendirilen üstü örtülü bir muhtıra değil de nedir? Allah aşkına bizlerin aklıyla dalga mı geçiyorsunuz.
Siz bireysel olarak da bunu yapabilirdiniz. Neden? Emekli asker. Emekli olmuş bir askerin rütbesi olur mu yahu. Üniforma neyi ifade ediyor?
Amirallik, generallik bir meslek değil ki? Onlar,askerlikte pozisyonu ifade eder. Pozisyonda rütbe ile şekillendirilmiştir.
Bizde hastalık mı nedir anlayamadım. Üniformaemeklilik nedeniyle sizlerin sırtınızdan çıkartmış ama sizlerin aklında hala o üniformayıaklınızdan çıkartmamışsınız. Bir de, eski emekli diye rütbe veriyorsunuz..
Maşallah!..
Birde başına sarık geçirmiş resmi makam aracıyla Cuma namazına gidene ne demeli?
Yahu kardeşim. Ne yapmak istiyorsun. Giyersin sivil kıyafetini. Kendine ait aracına binersin namazını eda edersin..
Buna kimsenin itirazı olmaz. Ehl-i sünnettin fıkhı da bu yöndedir. Ne yapmak istiyorsun?
Ne diyeyim sizlere! Nasıl bir kurmay akıl bu. Birde bakıyorum birçoğuna maşallah hepsi de TV ekranlarına çıkınca siyaset uzmanı, uluslararası ilişkiler uzmanı, hukukçu uzman. Ne kadar çok uzmanımız varmış meğer. Askerlikten başka her şeye uzman..
Kıvanç duydum.
Bizim yaşımız çoktan hür general yaşını geçti. Bu memlekette hangi paşaların kimlerin maşası olduklarını ne yazık ki 1960’ da,12 Mart 71’de,12 Eylül 80’de, 28 şubattta,15 Temmuz’ da çok acı çekerek öğrendik. Bu dönemler askerlerin yaptıkları insan hakları ihlalleri, işkenceleri ile doludur ve sicilleri çok bozuktur.
Tabii bu sözlerimiz namus abidesi vatansever askerler için değildir.. Bizim hafızalarımızda kötü hatıralarda var. Elbette İhanet şebekeleri ile işbirliği yapanları kast ediyoruz.
Sizler, bunu batının demokratik bir ülkesinde yapın da bakın neler oluyor?
Bakın bildirgenin içinde yer alan şu sözlere ne demeli..“aksi halde” Türkiye Cumhuriyeti tarihinde örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.
İşte bu cümle dikkat çekici uyarıların darbeyi ima eden bir düşüncenin değişik bir varyantı değil mi?
Bunun demokratik bir hak ve özgürlük le ne gibi bir illiyet bağı var.
Gündem bu tartışmalarla devam ediyor…
Elbette 27 Mayıs’ı,12 Martı,12 Eylül’ü, 28 Şubatı,15 Temmuz darbe girişimi..
Bizim nesil hep birlikte yaşadık. Birçok general de bunu pratiğini yaşamış ve yaşatmıştır.
Bu memlekete ettikleri zulümler, hala hafızalarımızda.
Soru şu.
Neden? Silahlı kuvvetler darbe yapma gibi bir virüsü içlerinde barındırıyorlar. Onun için yapılan eleştirilere bakıyorum. Bakıyorum bazı köşe yazarları bu bildiriyi ifade özgürlüğü olarak değerlendiriyorlar. Anlayamıyorum..
İşin ilginç tarafı darbelerden en çok çile çeken, mahpuslarda süründürenler solcular değil miydi?Şimdi onlarda bu bildirinin kuyruğa girmişler davul, zurna çalıyorlar..
Ayıptır ayıp..
Böyle bir bildiriye ilk tepki koyması gereken sosyalistler, solcular, sosyal demokratlar olmalıydı.
CHP olmalıydı.
İyi parti olmalıydı.
BU BİLDİRİ ÖZGÜRLÜK HAK BİLDİRGESİ DEĞİL..
Bu yazı veya bildiri bir ifade özgürlüğü kapsamında asla değerlendirilemez. Nedenivar..
Siz düşüncenizi kişisel olarak ifade edebilirsiniz. Hatta daha da sert siyasal iktidarı eleştirebilirsiniz. Yasal sınırlar içinde kalmak şartıyla..
Ancak. Şunu iyi bilmek gerekmez mi?
Siyasal yaşantımız vaz geçilmez unsuru olan siyasi partiler bu konularda yasal yetkilere sahiptir..
Yani, siyaset yapmak hakkı politikacılarındır..
Peki, bunların dışında kalanlar görüş bildiremezler mi?
Elbette bildirirler. İfade özgürlüğü kapsamında yasaları çiğnememek kaydıyla bunu yapabilirler. Hiç bir sıkıntı yok.
Peki, yanlış nerede.
Şimdi bu askerlerin yayımladıkları bildiri vegeçmişteki sicillileri pek parlak değildir. Vesayetanlayışı 27 Mayısla birlikte pekiştirilmiş ve bu imtiyazlar 12 Eylül ile birlikte katmerlenerek sürdüre gelmiştir.
Askeri düzen üstü örülü bir şekilde varlığını devam ettirilmek istenmiştir.
Bunu doğru tanımı askeri ve sivil bürokratik egemenlik hakkını millet iradesinin üstünde görmelerinden kaynaklanmaktadır. Bunları bilirim, yaşanmışlıklarımız, tanıklıklarımız vardır.Bu atanmış silahlı bürokratlar halkın oyu ile seçilmişlere sürekli hadlerini bildiren, aşağılayan, “hiza veren” sivil siyasetçilere parmak sallayan bir anlayışı sürdürüyorlardı.Bu durum neredeyse onlarda hastalık haline almıştı. 12 Mart Muhtırası 27 Nisan “E” bildirileri böyle bir şeydi.
Bu bir “militarist” ideolojidir. Buna, siyaset biliminde “bonapartizim” de diyorlar.
Tayyip Erdoğan’a gelinceye kadar hiç kimse bu vesayet rejiminden hesap soramamıştır.
Demirel şapkasını alıp gitmiştir.
Erbakan’a askerler tarafından hakaretler edilmiş o da aman bir şey olmasın diye susturulmuştur.
Bülent Ecevit, 12 Mart 1971 muhtırasınabaşkaldırmıştır ama ona, NATO’ cu– GLADYO’ cu general ve yerli işbirlikçiler ile birlikteemperyalist güçler senaryo yazmış ve kumpas kurmuştur.
Tehdit edilmiştir. Suikast yapılmıştır. Alaşağı edilmiştir. Millet susturulmuştur.
12 Eylül 1980’ de ise Ecevit mahkemelerde Millet iradesini savunduğu için cezalandırılmış ve yıllarca mahkemelerde süründürülmüştür.
Bakınız arayış dergisindeki yazılarına.
Onun için, emekli amiraller diye başlayan bu bildirilere hiç sıcak bakmam, bakmadım ve karşı çıktım. Çünkü en büyük soygunlar, yanlışlıklar bu askeri cunta dönemlerinde yapılmıştır. Bildirinin içerikleri doğru olsa bile, bazı kesimler tarafından savunulsa bile Usul’ü doğru değildir..
Şimdi gelelim saçmalıklara..
Arkadaş! Sen Kurmay eğitimden geçmişsin. Amiral olmuşsun… Bu memleketin denizleri sana emanet edilmiş. Bu memleketin işçisi, emekçisi,köylüsü, fakiri, fukarası fedakârlık yapmış sofrasındaki zeytininden, peynirinden,ekmeğinden FEDAKÂRLIK yaparak sizlere makam vermiş.
Altlarınıza son model makam araçları vermiş..
Üniformanızı vermiş..
Her türlü yazlık, kışlık dinlenme tesislerini vermiş.
Lojman vermiş.
Çeşitli dokunulmazlıklar ve imtiyazlar vermiş.
Eş değer eğitim alan sivillerden en az üç katı maaş vermiş. Tazminatlar da dolu dolu..
Maşallah.
Menülerinizde, yedikleriniz önünüzde,yemediklerinizde..
Helal hoş olsun.
Ona da pek bir şey demiyoruz..
Hani o kadar vatan severesiniz ya… Şu demokrasiyi savunuyorsunuz ya. Şu “fetöcüler”deniz kuvvetlerine sızdıklarına sizler ne yaptınız?
Sizlere söylüyorum ey! 104 eski emekli amiraller.
Muhakkaka bir cevabınız vardır.
HARBİYE SİYASAL EĞİTİM VEREN BİR KURUM DEĞİL DİR..
Şunu da anlamıyorum. Hani siyasal falan okumamış olsaydık, salakça emekli amiral veya generaller safsatasına inanacaktık…
Yahu kardeşim..
Sizlerde bir akıl sorunu mu var?.
Askerlikte bu gibi ünvanlar bir pozisyonu ifade eder. Amirallik veya generallik de bir meslek değildir.
Askerlik bir meslek olarak değerlendirile bilinir.
Hele emekli olunca adı üstünde emeklilik. Emeklinin tuğgeneralmiş, orgeneralmiş ve oramiralmiş. Olur mu hiç!. Hiç bir anlam ifade etmez.
Emekliliğin rütbesi olur mu? Olmaz ama az gelişmiş ülkelerde olur..
Emeklilikte bunlar herhalde, üniformalarını giyip geziyorlardır. Böyle saçma şey mi olur. Olmaz.Resmi veya dini bayramlarda üniformalarını giyip torunların gelip ellerini öpmesini bekler.
Absürt gelebilir sizlere…Ama var..
Neden? Adı üstünde emekli asker..
Doğru tanım bu. O kadar. Üniformayı giydikleri süre içerisinde maaşlarını tıkır tıkır almışlar. Tazminatlarını almışlar..
Tabii bizim basının saftirikleri bunları ekranlardaki alt yazı ”KJ” ler de böyle yazınca maalesef bu yanlış, bilerek ve ya istemeyerek bu güne kadar böyle gelmiş..
Bu konuda Çetin Altan’ın önemli ikazları vardı..
“Silahlı bürokrasidir” evrensel tanımı. Asli görevi, bizleri, vatanımızı dış düşmanlardan korumaktır görevi. yönetmek değil..
Çünkü Miletlimizin vergileri ile geçimlerini en üst düzeyde sağlıyorlar.
Yönetme hakkı milletindir. Millî iradenin muhatabı siyasetçilerdir.
DURUMDAN VAZİFE ÇIKARTMA HASTALIĞI..
Şimdi, gelelim askerlerin emeklisi ve ya muvazzaf olmasına. Herkesin yasal sorumlukları yasa ile belirlenmiştir. Yasada verilmeyen görevlerden “durumdan vazife çıkarma” gibi bir hastalığı vardır silahlı bürokrasinin.
İÇ HİZMET KANUNU
Eskiden İç hizmet kanunu darbe yapmanın gerekçesi olarak gösterildi.. O zaman, AK Parti hükümeti 35.maddeinin değişikliğine gitmişti. Budeğişikliğe MHP şiddetle karşı çıkmıştı. CHP ise,bu değişikliklere destek vermişti ve bu değişikliği olumlu bularak desteklediğini söyleyen isim de İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu’ydu.
DÜN DÜNDÜR BU GÜN BUGÜNDÜR DEMAGOJİSİ..
Askerlerin bagajında geçmişten gelen kalıntıları olan darbelerin kamburu vardır. Elbette bunlar geçmişte kalsa da, bunların bagajlarında hala vatan kurtarma adına “darbecilik genetiği ” mevcuttur.
Kendilerini ayrıcalıklı ve imtiyazlı yurttaşolarak değerlendirirler, hatta bazıları vatanın gerçek sahipleri olarak kendilerini önemserler.
Söyleyeceklerinize ve üniformanın namusunaemekli dahi olsanız çok daha fazla dikkat edin. Aksi halde, haklı olsanız bile siz artık ASKERdeğilsiniz. Anayasada tanımlanan bir sivil yurttaşsınız. HA, illada biz siyaset yapmak istiyoruz, elimizi bu taşın altına koymak istiyoruz diyorsanız buna saygı duyarız. Zaten, o kadar çok general amiral varmış ki, parti kurmakta hiç sıkıntı çekmezsiniz.
NATO’nun en fazla generali, Amirali herhalde bizde var.
EMEKLİ BÜYÜKELÇİLERDE BİLDİRİ YAYIMLAMIŞLARDI.
126 emekli büyükelçinin açıklaması vardı ama bu kadar yankı yapmamıştı. Belki de sadece sınırlı bir açıklama olduğundan kamuoyunun pekdikkatini çekmemişti.
Ne diyordu büyükelçiler?
“Montrö sözleşmesinin tartışmaya açılması, Türkiye ye bütün kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik kısacası bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir”. Açıklamasını yapmışlardı.
Kısacası Kanal İstanbul’ dan vazgeçin diyorlardı..
Şimdi gelelim uluslararası ilişkilere. Bu monşerler çok biliyorlar ya. Kim istemiyor KANAL İstanbul’u?
Bu sorunun cevabını nedense hiç kimse veremiyor!
Ben söyleyeyim. Kim Türkiye’yi Suriye’de arkadan vuruyorsa, kim PKK-PYD ye destek, silah veriyorsa kim yerli savunma sanayini baltalamışsa, kim NATO’ cu ise, CIA’ cı, MOSSAD’ çı ise onlar istemiyorlar..
Şimdi gelelim bu amirallerin bildirisine .. Aslında zevzeklik falan da değil..
Ben daha ne söyleyeyim. Belki en kibarı bu. İnşallah bu gibi bildiriler nüksetmez!..