İlker Başbuğ Ne Yapmak İstiyor?
Gündem bir anda saatlik değişti…
Eski genel kurmay başkanı İlker Başbuğ 27 Mayıs değerlendirmesi yapmış.
Neden bu çıkışı yaptığını bilen var mı?
’Adnan Menderes erken seçim kararı alsa idi 27 Mayıs olmazdı’ demiş. Yahu boş konuşmayın.
Siyaset bilimini okumamış, ne de sosyolojiyi biliyor. Düz mantıkla hareket ediyor. Benim bildiğim doğrudur demek istiyor.
Toplumsal diyalektik diye bir şey var.
Bu tezi bugün değil, yıllardan beri söylenegelmiştir.
Onlarca siyasal fikir sahipleri, bu konularda binlerce sayfa tutan tezler ve kitaplar yazmıştır.
Benim de, okumadığım kitap neredeyse kalmamıştır bu konularda. Gerçek şudur:
ABD etkinliğini sağlamak için NATO üzerinden Türkiye’yi bir “gladyo devlet” olarak kullanmıştır. Askeri cunta tehdidini de sopa olarak, vesayet odağı olarak, siyasetçilerin üzerinde denemiştir.
Türkiye sürekli kontrol altındadır.
Kılıfını da hazırlamıştır.
Atatürkçülük adına.
Bunu yaşayarak gördük.
Ben bunlara o zamanlar, üniformalı “faşist”ler diyordum.
BİZİM KUŞAK SANCILI
Bizim kuşak, 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı en son 15 Temmuz darbesini görmüştür.
Yani darbeler geçti üzerimizden.
Babam, Adnan Menderes’i çok severdi. Şekerin düğün salonunda onu dinlemeye gitmişti. Darbe olunca, ertesi günü polisler bir akşam vakti alıp götürmüştü…
Tabii ufaktım. Annem çok korkmuştu. Neyse sonraları serbest bırakmışlardı…
Dini bütün, beş vaktinde elinden kuranı düşürmezdi, ama yobazlara da karşı duran birisiydi.
Samimi bir Müslümandı.
Büyük dedem, ulemadandı.
CUMHURİYET MEDENİYETTİR…
Babam Cumhuriyet ilan edilince doğmuş. Atatürk’ü çok seven bir göçmen çocuğu.
Atatürk’ün memleketlisi.
Her zaman şunu söyler. Bu memleket Menderes’in ahını aldı. Çok çilesi var.
27 Mayıs’ı yapanların okullarda asker üniformalı fotoğrafları asılır bunlar bizlere ezberletilirdi.
Hatta 27 Mayıs hürriyet ve anayasa bayramıydı…
Ne anlarız?
HER DARBE ÜLKEYİ 20 YIL GERİYE GÖTÜRDÜ
Bu memleketin başına ne geldiyse darbelerden geldi… Aklı evvel generaller, kendilerini bu memleketin tek sahibi görürler. Onun için her darbeden sonra “özel hukuki ve ekonomik-sosyal dokunulmazlık imtiyazları” elde etmişler ve hiçbir zaman kendilerini denetlettirmemişlerdir.
Halaskarı zabitan…
Ülkenin sahipleri…
Bu hastalıklı yapı zannetmeyin, yok oldu… Covid19 gibidirler.
Şimdilik kendilerini saklıyorlar.
DARBELERE İLKESEL OLARAK KARŞI ÇIKMAK LAZIM HEM FİKREN HEM ZİKREN…
Darbelere ilkesel olarak çıkmak lazım. Sağcısı, solcusu, münevveri, aydını, mütedeyyini, muhafazakârı, sosyal demokratı, liberali…
Her türlü darbeye karşıyız diyebilmeli.
Çekinmeden, korkmadan.
Yetmez.
Politik tavır alınmalı…
TBMM’nde, Darbeleri İnceleme Komisyonu kurulmalı ve kim varsa yargılanmalı…
Ama maalesef darbe ürünü anayasa ve arta kalan yasalarla hukuk devleti palavraları atmaya devam ediyoruz.
Evren’in yaptığı hataların ceremesini çekiyoruz. ****
Çok derin bir konu… Bir emekli albayla bir arkadaşımızın eczanesinde tartışmıştık… Tartışmayı kaldıramadı. Tartışma kültürü olmadığı gibi bilgisizdi. Kendi bildiklerinin dışındakiler külli yanlıştı. Kendisini aşamamış. Ama kendisini çok bilgili birikimli zannediyordu?
Elbette bu örneği genelleyemem ama TV ekranlarından endam edenleri gördükçe! Vah memleketim demekten kendimi alamıyorum… Uygun adım marş. Dikkat! Komutan sağda… Selam ver! Çek dizini, salla kolunu!
Sağdan sola, salla bayrağı düşman üstüne. Vatan borcu dediğiniz bu muydu?
ASKERLER HER DÖNEM İMTİYAZ PEŞİNDE KOŞMUŞLAR DOKUNULMAZLIK ZIRHINA SIĞINMIŞLARDIR
Mesele bu. İsterseniz mevcut subay ve astsubayların aldıkları maaşlarına ve sosyal imkânlarını, deniz kenarlarındaki sahil olanaklarına kadar, lojmanlarına kadar bir, bir sorgulayın?
Kıyamet koparırlar. Onların militarist köşe yazarları vardır. Halbuki onlarda kamu görevi yapan memurdurlar. Başka anlam yüklemelerine gerek yoktur.
Ama yüklediler…
Bir de diğer eş değer memur ve çalışanları…
Bu milletin kendilerine verdikleri ile asla yetinmezler…
Neler çıkar kim bilir!
Şöyle: 12 Eylül’den bu yana görev yapanlar. Tayyip Erdoğan’la birlikte bütün imtiyazları gidince başladılar muhalefete. Atatürkçülük onlar için korunma zırhı, önemli bir imtiyazmaskesidir. Maskelerini bu yüce millet düşürüldü. Hem de sandıkla.
SOSYAL ANALİZLERİ YANLIŞ…
BALBAY İLGİNÇ BİRİDİR…
Mustafa Balbay ve türevleri… Atatürkçülük ve Mumcu üzerinden geçinmeyi bırakın. Lafı evelemeyin, gevelemeyin.
Bal gibi, militarist ve vesayetçisiniz. Milletin egemenlini hiçbir zaman benimsemediniz.
Numaradan demokrat numaralarını artık milletimiz yemiyor. CHP sizin için bir koruma kalkanı.
Ey Balbay! Neydi? O genç subaylar meselesi… Rahatsızlarmış… Kim oluyorsunuz? İşinize gelmiyorsa istifa edersiniz. Politikayı çok seviyor ve yapmak istiyorsanız, askerlikten ayrılır beğendiğiniz bir partiye üye olursunuz politik mücadelenizi meşru zeminde yaparsınız. Kimse sizlere bir şey diyemez…
Lakin bunu devletin verdiği üniforma ile yapamazsınız.
Ne Menderes’i ne Demirel’i ne Özal’ı ne de Erbakan’ı ne Recep Tayyip Erdoğan’ı…
O kadar yürek varsa çıkarsın, samimi bir şekilde partinizi kurarsınız, onu yapamıyor iseniz, Mehmet Şanver gibi Babacan’ın yanında yer alırsınız.
Çok mu zor!
Sakın ha!
Demokrasinin dışında işlere kalkışmayın…
DARBE SADECE SİLAHLA OLMUYOR!
Biz sadece, darbeleri sadece askeri darbe olarak algılamayalım. Onun yanında, hukuk kılıfı adı altında “savcı-hâkim darbesi” var, polisdarbesi var, cemaat darbesi var. Çoğunluk darbesi var. Bunları yaşamadık mı?
Soylu’nun VTR’sini izledim ağzım açık kaldı. Fetullah Gülen’i övüyor da övüyor. Cumhuriyet savcısını Zekeriya Öz’ü övüyor da övüyor. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de öyle.
Ne övgüler.
Daha neleri var da var.
CAN ATAKLI ilginç bir tiptir…
Bunlardan biri de Can Ataklı. Cesur gazeteci… Eyvallah ama, bazen sapla samanı karıştırıyor… Anlatmak istediği ile, anlatılmak istenilen arasındaki anlam farklılaşması olunca, bir anda darbesever konumuna düşüveriyor…
Elbette murat etmek istediği o değil. Yani darbe iması çok ağır ve soyut bir kavram. En azından, biliriz ki samimi Atatürkçü. Avantası, lavantası olmayan temiz kalabilmiş, kirlenmemiş gazetecidir. Bazen meczublaşıveriyor.
İşte dilin kemiği yok. Bazen dil sürçmesi oluyor. Tıpkı Ömer Çelik’in PKK; terörist derken dilinin, Türkiye’ye kayması gibi. Bazen eksen kayıveriyor.
Hoş görmek lazım. Niyet önemli!
KIZGIN ADAM
Muhalefete kızıyor.
İktidara kızıyor.
Herkese kızıyor.
Böylesi de lazım değil mi ey muhafazakarlar?
Valla zarar gelmez. Konuştukça Reis güceniyor.
En azından FETÖ’yü ve diğerlerini sevmiyor…
Merak etmeyin!
DEMOKRASİLERDE SEÇMEN İRADESİ İKTİDARI BELİRLER
Demokrasilerde iktidarı seçmen, seçimle iradesini belirler. Seçimle gelen seçimle gider. Gitmezse ne olacak sorusu var ise… Ne olacak? sorusunun cevabı yok…
Ben gitmiyorum diyemez. Ya gidecek ya gidecek!
Tek yol demokrasi…
Bu iş böyle… .
Tıpkı Trump gibi.
Tıpış tıpış…
Bir bakmışsın muhalefet de tıpış tıpı gidiverir.
Veya AK Parti.
Millet bu.
Kararı millet verir…
Kime, ne yapacağı belli mi olur?
İradesine ipotek konulabilir mi?
Hayır! Biz sandıktan çıkanı kabul etmiyoruz deme hakkınız yok ki?
Demokrasi böyle.
Başlarım böyle demokrasiye falan diyemezsiniz!
Derseniz, kaybettiğiniz gün olur işte o zaman.. “HABBEYİ KUBBE” yapmayın.!