Kavun tatlı n’ apsın?
Oysa yemyeşildi.Utancından bir anda kızardı domates. Onca hıyar arasında kalınca!Aslında bir meyveydi.Benzerliği bir nebzeydi,”ne meyvesi,o bir sebze”demişlerdi bir kez.Sebzeler içinde sürmeli meyve!
En çok ağrına giden bağrına giden bıçaktan çok kendisi dahil hepsine salata denmesiydi! Öyle yenmesiydi.Çift anlam yüklemişlerdi sırtına salatanın.O hem salata hem hıyardı.Öyle demişlerdi.Mecburen uyardı.Kimi de”hayır eki var onun lık ,lık.Yani salata değil salatalık diyordu.
Maydanoz artık her şeye ,niye bir şey olmuyordu? Bana ne’ciydi.
Soğan kan ter içinde,kokuyordu üstelik.
Karabiberim,vur kadehlere hadi diye şarkısını söylemeye çalışıyordu.
Sarımak tekerleme merakından şu yoğurdu sarımsaklasakda mı saklasak derken,lahana ne işi var onun burada ,ne yoğurdu? ah seni kimler doğurdu diyordu.
Haşhaş hala uyukluyordu.
Büber pöpüleyin beni be ya demeye çalışıyordu.
Dereotu kendisine tereotu denmesine kızıyor.Siz kaç tere dedim.O tere bene dere.Ben anlı şanlı dereotuyum diye bağırıyordu.Ama onca hışırtıdan sesini duyuramıyordu.
Belki bu işi kıvıramıyor dedi kıvırcık marul.Ya öteki Marul? Uyuyordu horul horul.En tatlı yeri ortasındaydı.O işin tam ortasındaydı.Nanemollaydı.Tuz,tuz, bastı yaralarına!Limon sıkılmıştı bu işten.
Zeytinyağı her zamanki aristokratlığı ile en üstteydi.Tam mevsimindeydiler.Kekik havalı bir tavırla biz kekik edasındaydı.Havuç bir havuç mutluluk yeter şarkısını mırıldanıyordu.
Alttan alttan sırılsıklam bi ses sanki traşı kes der gibi laflarken bazıları da derin bir nefes ne minneti? der gibiydi.
En alttakiler en büyük düşmanları mideyi düşünmüyordu bile.Biz o kadar düşmedik düşmedik,düşmeyiz diyordu ama yanılıyordu.
Bir diğeri birleşelim deyince hepsi güldüler. Birazdan birbirimize karıştıracaklar zaten dediler.Bitkisel yaşam bitiyordu onlar için.
İnsanoğlunun en sevdiği şey kendini kayırmak ve tabağı sıyırmaktı.Tüm vitaminleri mideye atmaktı…Sirke, şarap olamamışlığın ezikliği içindeydi. Velhasıl hepsi tabağın içindeydi.
Bitki olmak böyle bir şeydi işte.
Ot olmak böyle bir şeydi işte.
Sonra insanoğlu geldi masaya,uzandı tabağa ve çift çatalla bir çeşit harmanlama yaptı.Yanına pirzolayı koydu.Pirzola eskiden kızarmıştı ama o da kuzudayken.Ama artık tüm sinirleri alınmıştı.İnsanoğlunun ağzının şapırtısı çok uzaktan duyulabiliyordu.İçtikçe içiyorlar,yedikçe yiyorlardı.Hepsinin göbeği na bu kadar olmuştu.Hop dingala dingala,bu sene de kavuştuk mangala türküsü dillerindeydi.
Sonra nedense kavga çıktı aralarında.Biri araya girip birbirimizi mi yiyeceğiz! diye çıkıştı.Ama olan oldu.Onu biftek gibi ezim ezim ezdiler.Hatta üstüne çıkıp bir süre gezdiler.Sonra kalktılar uykudan.Azıcık kestirmişlerdi.Ayılınca birbirlerinden özür dilediler.Nerdeyse hepsinin suratı morarmıştı mor turp gibi.Sonra birbirlerine güldüler,ne de güzel kavga ettik dercesine.
Biri balığı unutmuşuz uleynn dedi.Ardından ne de balık fafızalısınız der gibiydi.Diğerleri sazan gibi bakıyordu.Oysa sazanın bakışıydı o.
O sırada börtü böcekler ganimete konmuştu.Hurra deyip onların bıraktıklarına hücum ettiler.
Bir tek toprak kızmıştı.Sinirliydi.Şimdi bu pisliklerin attığı bu plastikleri ben nasıl eritirim derdindeydi.
Su kıyısındaki çeşit çeşit otlar iyi ki bizim tadımızı keşfetmediler derken, zehirli mantar kolaysa gelsin yesinler.Ben kendimi yedirtmem diyor kıs kıs gülüyordu.
Gidenlerinlerin arkasından kara sinekler ,ama bu işler bizim için nefis ,bunlar bizden de pis derken,sivrisinek geç kaldık galiba şöyle kana kana kan içemedik diye hayıflanıyordu.Uğur böceği kendisine uğursuz diyene hadi oradan bok böceği!demekte haklıydı.Çekirgeyse birilerine çemkiriyordu.Çemkirge!
Bu ara bir tilki geldi.Bunlar olmasa aç kalacağız derken,kurtsa yanlış düşünüyorsun,bizim ellere el koydular.Bak şu ite,bizim soydan ama ne alaka?Tam bir yalaka!diye sitem ediyordu.İtse,ama ben ehlileştirildim.Bu işin ehli oldum diye kendini savunur gözüküyordu.
Bu arada yazar işte bunlarla kafa yordu.Ot mu olsam,hayvan mı olsam,böcek mi olsam?Hep böyle mi kalsam.Hayır diye bir ses duydu.İnsan olunmalı oğlum,insan olunmalı!Ama bunlar gibi değil.İnsan gibi insan olunmalı diyordu elinde bastonuyla ak sakallı bir dede sakalını sıvazlayarak.
Sonra kan ter içinde uyandı.İçinden eyvah insanım der gibiydi.Sonra aynaya baktı.Başladı bir türkü internetten.
İkilik kinini içimden atıp
Özde ben bir insan olmaya geldim
Taht kuralı ariflerin gönlüne
Sözde ben bir insan olmaya geldim
Gözleri yaşardı.Sanki böcekler susuzluğunu giderdi.Evde bulabildiği somun artıklarını sokak hayvanlarına dağıttı.Su verdi bana su verdi bana der gibiydi bazıları Guazimoda gibi.Güvercin üstünden uçarken sanki teşekkür eder gibi, git bir piyango bileti al diyordu.Gülümsedi ona,süs saydı onun hediyesini.Silmedi bile.Sebzecinin önündeki yeşillikler bak yeşil yeşil şarkısı söyler gibiydi.Kasabın vitrinindeki hayvanlar susmuşlar konuşamıyorlardı artık.Lal olmuştu dilleri.Kış olduğu için henüz böcekler teşrif etmemişti meydana.Tezgahtaki, balıklar yan gelip yatmıştı gibiydi.Konservede olanlar resmen hapisti bir süreliğine.
O ara bir ses duydu.Ses akşama ağır misafirler gelecek.Et,tavuk,balık ,yeşillik al muhakkak. diyordu.Ağırına gitti.Almaya gidemedi.
İçinden ”iyi de böcekler,böcekler yok ama’ derken eşi ne düşünüyorsun?deyince hiiiiç dedi,öylesine işte.Ama bu gün ben gitmeyeyim.Kendimi yiyeyim dedi.
Alışverişe gitmeye ikna ettiği eşinin bakışı sanki ona bu kafayı yemiş gene der gibi geldi.
Neyse dedi,birbirimizi yemeyelim bari gibi her zaman ki soğuk esprisini yaptı.Kimse gülmedi.Çünkü kimse yoktu.Olsun dedi.Bari bugün de ben gülümseyeyim.Öyle de yaptı.
Akşamki sofradaki ete,tavuğa,balığa ve yeşiliğe öylece bakıyordu.Neden dediler.O da midem çok kötü dedi.Yalan söyledi.O ara da misafirler konuşuyordu.Ara sıra ağızlarından vay hayvan herif,böcek gibi ezecektim adamı,eti senin kemiği benim,otun teki be bu çıkıyordu.
O ise tam tersine bugün hiç konuşmuyordu.Ağzından tek bir laf alabildiler sadece.Ben sizi izliyorum.İçinden bunların kapama düğmesi de yok,yayın da kesilmiyor demek geldi.Diyemedi.O sofrada onca şeyi yiyemedi.
Ama mevsimler karışmıştı.Böcekler bir vardı,bi yoktu. Böcekler iyi ki buradayız.Bizi yiyen yok.Aklına India Jones filmi geldi.Adamlar canlı canlı böcek yiyordu! Hep birden irkildi böcekler. Gazetede böcekler insanlara alternatif yiyecek olabilir yazıyordu.Bizi de yiyecekler bunlar,insanlar kendi kendilerini yesinler diyordu biri.Diğerleri,farklı söyle o zaten tarihten bu yana olagelen bir olgu diyordu.Hepsi buna kızıyordu.
Böceklerin en akıllısı diye nitelediği tahtakurusu,yazara kızıyor,elli binden fazla çeşidimiz olduğu halde adama kafasına niteliği takmış,nicelik olarak bizi hesaptan saymıyor.Akşama görür o.Tamam şimdi çoğumuz kış olduğu için burada değiller ama hele bahar gelsin böcek neymiş görür o diyordu.Sonra yazarın rüyasına girmeye çalıştılar.Ne de olsa sanal yaşam modaydı.Eee rüya da sanal bir yaşamdı.
Her ne kadar yazarın rüyada da olsa,arkadaş tamam yazayım ama sizin adınızı duyan bir garip oluyor.Midesi kalkanlar var deyince böcekler hep bir ağızdan korkak yazar sen de,sana ne ?sen yazmana bak deyince yazar biraz zor olmasına rağmen işte bu yazıyı yazmak zorunda kaldı.Çünkü böcekler,zehirli iğneleri,ve bilumum korunma silahlarını yazara yöneltmişlerdi.
Böceklerden birisi bu yazıyı okudu.Hoşlarına gitmedi.İşi aceleye getirdin galiba.Neyse bu ilk deneme olsun.Bu yazının üçüncü kısmına da ilave yapacaksın.Başka çaren yok dediler kibarca tehditvari bir şekilde.
İşte bu yazı ol nedenle yazıldı.
Umarım başka bir canlı çıkmazda bu yazı dördüncüye evrilmez.