Site Rengi

DOLAR 32,4375
EURO 34,7411
ALTIN 2.439,70
BIST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Eskişehir 20°C
Az Bulutlu
Eskişehir
20°C
Az Bulutlu
Pts 22°C
Sal 16°C
Çar 20°C
Per 19°C

TÜKDES “her an çok geç olabilir…”

TÜKDES “her an çok geç olabilir…”
22.12.2023
A+
A-

Deprem dirençli kentler çalışmalarını değerlendiren Tüketiciyi Destekleme Derneği (TÜKDES) Genel Merkez Çözüm Merkezi Üyesi Ayşe KESKİN “dostlar alışverişte görsün komisyonları; bir an evvel deprem dirençli kentler komisyonlarına dönüşmelidir” dedi. Genel Merkez Çözüm Merkezi Üyesi Ayşe KESKİN konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:

DEPREM” sözcüğüne dilimiz o kadar alıştı ki; sadece konunun uzmanları değil, hepimiz “Ülkemiz deprem ülkesi, 7′ nin üstünde deprem bekleniyor, fay hattının üstündeki şehirler…” vb. ifadeleri rahatlıkla, hiç ürpermeden söyler olduk! Oysaki yakın geçmişimizde, 2’si bölgesel çapta olup, inanılmaz yıkıma neden olan, büyük küçük sayısız depreme şahit olan insanlardık BİZ…

Daha bu sene başında, 6 Şubat’ta yaşanılan depremle hayatlarımız bir gecede alt-üst olmamış mıydı? O kadar büyük çaplıydı ki; hemen herkesin bir depremzede yakını, tanıdığı olmamış mıydı? Binlerce insanımız saniyeler içinde binalar ve toprak altında kalıp can vermemiş miydi? Yüzlerce sağlıklı insan “engelli” olmamış mıydı? Binlerce insan sevdiklerini, tüm ömrü boyunca kazandıklarını saniyeler içinde kaybetmemiş miydi, bambaşka şehirlere gidip hayata tutunmaya çalışmamış mıydı? Zaten ekonomik sıkıntıdayken, depremzede dostlarımıza yardım ve destek için, şehirlerimizin yeniden inşası için birdenbire çok yüklü bir ekonomik külfetin altına girmemiş miydik, yardım kampanyaları düzenlememiş miydik?Deprem bölgesine gönüllü gidip o zor şartlarda günlerce çalışmamış mıydık?
Çocuklarımızın, gençlerimizin geleceği olan eğitimleri aksamamış mıydı? Depremi bizzat yaşamayımbırakın, haberleri izlerken bile psikolojimiz alt-üst olmamış mıydı? Sabahlara kadar TV başında enkaz altından hiç tanımadığımız bir can’ın çıkmasını bekleyip, canlı çıktığını görünce sevinçten ağlamamış
mıydık? Yemeye-içmeye, gülmeye, mutlu olmaya utanır hale gelmemiş miydik? Soruyorum Sizlere bütün bunları KİM YAŞADI ??? Ve yine soruyorum, aynı felaketi bir kez daha yaşamaya maddi-manevi gücümüz var mı??? Varsayalım ki var; peki onca can’ı, malı, emeği hiçe saymaya; şehirlerimizi, kültürlerimizi, anılarımızı yok etmeye hakkımız var mı?TABİİ Kİ HAYIR ! Öyleyse yaşadığımız afetleri bir MİLAT olarak görmeliyiz! Depremin, zamanı kestirilemeyen ve nerede karşılaşacağımızı bilemediğimiz bir doğa olayı olduğu bilinciyle,
Her an çok geç diyerek, ivedilikle deprem dirençli kentler oluşturabilmek için: *Depremle ilgili, alanında otorite kabul edilen isimler başta olmak üzere, konuyla ilgili tüm mesleklerden oluşan bir komisyon oluşturulması,
*Genel koordinatör olan komisyona düzenli, sağlıklı bilgi aktarılacak şekilde şehir, ilçe ve mahallelerde yerel yönetimin de içinde olduğu alt komisyonların oluşturulması, *Bu komisyon üyelerinin belli aralıklarla Valilik ve Kaymakamlık koordinatörlüğünde eğitime tabi tutulup, alınmış olan eğitimi ve kararları kendi bölgelerine aktarması ve uygulaması,

*Yapı denetim ve izinlerinin etkin şekilde gerçekleştirilmesi, deprem yönetmeliğine uygun binaların, depremden en az etkilenecek zeminlerde inşa edilmesi, bu konuda ihmali olanların caydırıcı, ağır cezalara tabi tutulması,
*Yerel komisyonların yaptığı plan doğrultusunda şehirlerdeki yüksek riskli bölgelerde bulunan binaların kontrol ve tespitinin, zemin etütlerinin yapılması; güçlendirilecek ve yeniden inşa edilecek yapıların belirlenmesi, buralarda yaşayan insanlara mağduriyet yaşatmadan buna hız verilmesi, *Her şehrin ve bölgenin yer şekilleri, iklimi, yerleşim planı ve ulaşım ağının farklı olduğu bilinciyle, olası deprem ve diğer afetlerde izlenilen yol ve müdahale şeklinin “her şehrin kendine özel, kendi koşullarına uygun” olması ve bu şartlar göz önünde bulundurularak “Acil Eylem Planları” nın oluşturulmalıdır. Olası bir deprem ve afette; Nasıl hareket edileceği, etkin ve hızlı müdahalenin nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirileceği, depremde güvenli alan olarak nerede toplanılacağı vb kriz yönetiminin belirlenmesi, *İkinci bir riskin ( yangın , patlama, su baskını, zehirlenme vs) oluşmaması için gerekli önlem ve
güçlendirme, altyapı çalışmalarının yapılması,
* İlk etapta ihtiyacın karşılanacağı; içinde ilk yardım, barınma, giyecek, temizlik vb malzemelerinin yer
aldığı, belli aralıklarla güncellenen bölgelerin ulaşım ağına yakın,sağlam inşa edilmiş “Acil Afet Ofisleri”nin oluşturularak, başka yerden yardım gelinceye kadar bölgenin kendi ihtiyacını karşılaması,
*Alt komisyonların önderliğinde okullarda öğrencilerimize afet öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gerekenlerin anlatılması, çocuklarımızın afetlere hazırlanması,
*Kurulan alt yerel komisyonların önderliğinde her şehirde, her meslekten afet gönüllüleri oluşturup ve eğitip, olası depremde dışarıdan yardım gelene kadar müdahale edebilecek bilinçli, “afet gönüllüler ordusu” oluşturulması ELZEMDİR!

Kurulan komisyonlar:
Çalışmalarını “dostlar alışverişte görsün” mantığıyla değil, şu an deprem olsa nasıl hareket edeceğiz, buna hazır mıyız? mantığı ve ciddiyetiyle gerçekleştirmelidir.ALINAN KARARLAR; Objektif, Realist, Rasyonel, Uygulanabilir TAMAMEN İHTİYACA YÖNELİK OLMIALIDR! Unutmayalım ki; bugün maliyetli ve zahmetli bulup almadığımız her önlem, afetler karşısında; hem can kaybı, hem de maddi külfet olarak MİSLİYLE bize geri dönmektedir!
Takdir edersiniz ki eğitim, sağlık, savunma vs yaşamın her alanında önleyici tedbirler esastır, olduktan sonra bertaraf edilmesi çok daha güçtür… Her büyük deprem sonrası sanki SAVAŞ’TAN çıkmışçasına binlerce canımızı yitirip, yıkıntılarla  harabeye dönmüş şehirleri ciddi bir ekonomik güçle tekrar inşa etmeye çalışmak yerine, “Depremle Mücadelede Milletçe Kurtuluş Savaşı Seferberliği” ilan edilmeli. binalarımızı kendimize bir “savaş alanı”
olarak değil , huzurlu, güvenli bir “yaşam alanı” olarak inşa etmeliyiz…
#TÜKDES #DepremDirençliKentler #HerAnÇokGeçOlabilir#GeleceğimizeSahipÇıkalım
Ayşe KESKİN
Genel Merkez Çözüm Merkezi Üyesi

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.