Öncelikle bizim kim olduğumuzu merak eden, onun bunun, baronların ve baronlarla iş yapan ıvır zıvırın merakını gidereyim.
Biz 40 yıl önce ettiğimiz şeref yemini ile vatana sadakatla bağlanan kişileriz.
Ne ıvırın zıvırın parası, ne de makam sahiplerinin kudreti “Vatan”nın önüne geçemez.
O vatanın sahibi olan milletin ve devletin helal ekmeğini ile büyüdük.
Biz bu yeminimize sonuna kadar bağlıyız ve buradayız. Biz olmayız, bizim yerimizi başka sadakat yemini edenler doldurur.
Ama, seni sen yapanlar bugün var, yarın yok. Onlar olmadığın da paran, pulun bittiğinde sen nerede olursun Allah bilir.Paranı pulunu nasıl kazandığını, kimlerle paylaştığını, kimi nasıl, hangi yollar ile beslediğini, kimin de seni, nasıl beslediğini iyi biliyoruz.
Milletin parası ile birbirlerinizi çok beslemeyin hazımsızlık çekersiniz.….
Milletin ve devletin parasını o kadar yiyen gördüm, daha iflah olanı görmedim.
Kim milletin hakkını, parasını yiyorsa Allah onu iflah etmesin.
Anladınız mı baronlar ve ıvır ile zıvırlar.
Bu site kurulduğundan bugüne açık açık Eskişehirde ki Belediyelerin adına basın denilen şeyi nasıl fonladığının romanını yazıyoruz.
Basın ahlakını daha doğrusu ahlaksızlığını, siyasetçi-gazeteci-bürokrat üçgeninde iç edilen, milletin paraları ve sözde “Basın özgürlüğünü” yazıyoruz.
Çok sevdikleri yarı-Tanrı yerine koydukları Yılmaz Hocanın tabiri ile kimi köşe kadılarının, akşam sofralarında içtikleri rakı paralarını ödeyen Belediyelerin şeylerine karşı vefalarını göstermek için Belediye şeylerinin sevmediği kişilere nasıl çaktıklarını yazıyoruz.
Belediye beslemesi Cin Ali kültürlü kültürsüzleri, Belediyenin sitesinden aldıkları metinleri köşelerinde kopyalayanların ödül olarak paraları nasıl kaptıklarını, Belediye Başkanlarından yedikleri fırça sonrası dediklerini yutanları, Belediyenin maaşlı danışmanının,maaş aldığı Belediyenin Başkanına övgüler düzdükten sonra “Eskişehirde iyi ki özgür basın var” saçmalamasını yazıp duruyoruz.Kısaca Belediye beslemesi BRAVDA’yı yazıyoruz.
Dünyada ve ülkemizde bağımsız ve özgür basın ütopyadır.
Trajik olan bağımsızlık ve özgürlük diyenlerin daha fazla esir olduğudur.
Haklarını teslim edeyim bu esirlerin köşelerinde ahlak pazarlamalarına bayılıyorum.
Çocuklarıma bu esirleri örnek göstererek; Ne iş yaparsanız yapın asla bunlar gibi olmayın diye salık veriyorum.
SÜHA MUZAFFER KİMDİR ?
Bugünlerde Muharrem İnce ile CHPnin yarı resmi organı Tele 1’in sahibi Merdan Yanardağ’ın atışması ilginç bir hal aldı.
Muharrem İnce, CHP nin yandaş kanalları Tele 1, Halk TV ve KRT’ ye alenen Belediye beslemesi diyor.
Benim de aklıma Eskişehirde CHP li Belediyelere milyonluk faturalar kesenler geliyor.
Merdan Yanardağ da, Canan Kaftancıoğlu gibi Atatürkçüleri ve Ulusalcı kanadı tavsiye eden yeni CHP nin profiline uyan bir tip.
Şuan Eskişehirde de BRAVDA’da Merdan Yanardağ gibi tipler hakim.
Eski Tikkocular, halkın kurtuluşcuları,parti cephesi denilen dhkpcnin gizli artıkları, yeni EMEP’çiler, TKP’liler, gizli Hdpliler ile Selahattin Demirtaş hayranları BRAVDA’da cirit atıyorlar.
Merdan Yanardağ isimli tip, pkk nın başındaki sümüklü aponunda yazı yazdığı “Özgür Gündem” gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yapan bir kişi. Türkiye bölünse ne olacak diyen bir tip.
Bu tipin televizyonunda günün 24 saatinde aynı Eskişehirde ki adına basın denilen şeydeki, şeyler gibi özgürlük ve bağımsızlık, diktatör Tayyip Erdoğan diye bağırıyorlar.
Fakat kendilerinin zihinleri fonlandıkları Belediyelere bağlılar.
Bunlar da ülkede ki tek diktatör olan “Para” ve mangıra tapıyorlar.
Merdan Yanardağ isimli tipin Eskişehirde ki benzeşleri bize yandaş derken kendileri Chpli Belediyelerin canı, cananı
68 yaşında ki Tayyip Erdoğan’ı yaşlı bulurlar.Fakat 86 yaşında ki Yılmaz Büyükerşen ile 77 yaşında ki Ahmet Ataç onlara göre daha delikanlıdır.
Allah uzun ömür versin bu tiplere göre Başkanların önünde daha uzun bir ömür bulunmaktadır.
20 yıldır iktidarda olan Tayyip Erdoğan gitmelidir ama 23 Yıldır Eskişehiri yöneten Yılmaz Hoca ebediyyen kalmalıdır.
Belediyelerden fonlananlara göre hayatında hiç bir siyasi başarı sağlayamadığı için köşesine çekilen, Yılmaz Hoca nın kıyağı ile önce Milletvekili daha sonra Belediye Başkanı seçilen Kazım Kurt siyaset dehasıdır.
Belediyeye geldiğinde bütün varlığı atlet, don, çorap olan belediyenin özelinin üstünde ki gömlek tartışılırken, gömlek 6 bin lira değilmiş sadece 600 liracıkmış diye başlık atarlar.
Fakat atlet, don, çoraptan,yılda 80 milyon Dolar kazanan Messi’nin oturduğu villasını kıskandıran villalarda oturanlara, nasıl oturduğu sormak için “Sen Messi’misin” diye soramazlar.
Yılmaz Hoca nın kaçak gecekondusunun yanından geçemezler fakat TOKİ kaçak bina yapmışşşşş, Odunpazarı Belediyesi de mühürlemişşşşş diye manşet yaparlar.
ESKİ’nin yüzde %40 zammı ve 1980 öncesi yaşanan kuyrukları hatırlatan su doldurma kuyruklarını yok farz ederler.
İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı diye kıyameti koparırlar, kendilerine kadına şiddete karşı savaşan Zeyna rolü biçerler.
Ama sokağın ortasında üstelik Belediye Başkanının ve halkın gözü önünde kadın muhtarı darp ettiği için kadına şiddetten ceza alan Odunpazarı Belediye Başkanının eş başkanı olan aynı zaman hem özel kalem hem de basın müdürü olan kişi hakkında kör ve sağır olurlar.
Üstüne kendiside bir kadın olan BRAVDA çalışanı “Olaya inanmıyorum” diye tweet atar.Eskişehirde ki “Yaşasın özgür basın” bu tiplerden oluşuyor.
Muharrem İnce’nin dediği gibi “Tırışka solcular, sevsinler sizin solculuğunuzu”