Alpu Ovasına Göz Diken Baronlar
Alpu Ovası Eskişehir’in geleceğidir. Nimettir. yaşamdır. Ovalar, insan yaşamının besi zincirin en önemli parçasıdır. Bunu 7’den 70’e herkes biliyor.
Bildikleri içinde, hükümet bu ovaları koruma altına alan yasayı çıkarmış. Şimdi, bu ovanın orasından burasından delmeye çalışıyorlar.
Efendim dediler ki: Burada kömür yatakları var…
Eeeee… Bu kömürü değerlendirelim…
Eeeee… bu amaçla kömürle çalışacak termik santrali kuralım…
Eeeee… Enerjiye ihtiyacımız var…
Eeeee… Eskişehir bu santralle zenginleşecek…
Eeeee… Bu santral aynı zamanda son teknoloji ile kurulacakmış. İstihdam yaratacakmış falan, filan…
Sözde uzmanlar getirildi, açıklamalarda bulundular. Halk onlara da inanmadı… Cekleri-cakları çoktu.. Yalanları ile suçüstü yakalandılar, mış gibi yaptılar..
Çok kaliteli kömür çıkmıyor. Kömürün kükürt oranın çok yüksek olduğu biliniyor… Öyle yeni nesil termik santral olacakmış, bacalara filtreler takılacakmış falan filan… Vatandaşa anlatılması gereken hikâyeler. Gidin termik santrallerin çalıştığı bölgeleri bir gözünüzle görün. Ne filtresi! Gökyüzünü kara dumanlar kaplamış. İnsanlar astım olmuş, zor nefes alıyor.. Birçoğu akciğer hastalıkları sorunları çekiyor.
SİPARİŞ RAPORLAR…
ÇED raporları dâhil her şey siparişti… Kamu yararı da yoktu. Tarımsal üretimin yüksek olması, üretilen gıda hammaddelerinin Türkiye’nin tarımsal ekonomi listesinin başında yer alması çok daha önemliydi. Tabii, termik santralin yapılmasını savunanların derdi başkaydı… İktidar neredeyse bölgeye cenneti vadediyordu. Tabii ki hepsi palavraydı. Buna iddia sahipleri bile inanmadı. Eskişehirli de Yılmaz Büyükerşen’in önderliği ve diğer demokratik STK’ların girişimler ile birlikte şimdilik önlendi.
ESKİŞEHİR’Lİ NEDEN İNANMADI?
Alpu yaşam alanların yok olmasına göz göre göre rıza olamazdı. Ne vicdana, ne imana ne de İslam’a sığardı!
Gelecek kuşakların yaşamları, çıkarlar uğruna halk düşmanlarına peşkeş çekilemezdi.
Millet iradesi bunu gördü ve dedi ki: Sizlerin söylediklerine inanmıyoruz!
Seçimlerde ‘AK Parti’nin yarım ağızla Alpu’ya yapılması düşünülen termik santrali hakkında ne düşünüyorsunuz?’ sorusu cevapsız bırakılıyordu.
Hatta bu sorulara muhatap olmamak için laf dolaştırılıyordu.
Konu idari mahkemeye en son Danıştay’a kadar taşındı.. Danıştay son kararını verdi:
“Büyük ova kanunu koruma alanı içerisinde yer alan Alpu ovası, kamu yararı tarımın korunmasıdır.”
Nokta.
ARAZİLER ÇAKTIRMADAN EL DEĞİŞTİRİYOR
Bu iş burada biter mi?
Alpu’ya göz dikmişler bir kere.
Buraya bir şeyler yapılması ve pazarlanması lazım. Öyle ya! Yaklaşık beş yıl önce İstanbul-Bursa menşeli arsa-tarla spekülatörleri bu bölgede dolaşmaya başlamış… Belediye başkanları, ziraat oda başkanları ile irtibat kurmuşlar, görüşmeler yapmışlar. Arazi kapatmaya başlamışlar. Daha önce satamadıkları arazileri para etmeye başlayınca, köylülerden bazıları da tarlalarını satmaya başlamışlar. Satanların bir kısmı, zorunluluktan satarken bankalardan aldıkları borçları kapatmak için satmış, kimileri de mirasçı olduklarından bir an önce pay edelim mantığı ile satmış… Kimisi de “iyi” para diyerek satmış…
Satanların bir çoğu bir şekilde ikna edilmiş…
Satanların bir gerekçesi vardır muhakkak.
Yönlendirenler, sözde danışmanlık adı altında aracılar. Tarla alanların birçoğu neden aldıklarını dahi bilmiyorlar. Sadece yatırım amaçlı aldıklarını söylüyorlar.
Gerçek bu değil!
Basına yansıyan veya yansıtılan isimler o kadar da önemli değil. Bu işin arka planında ne var? Sorusu çok daha önemli.
Bakanlıklardan kendilerine sızdırılan bilgilere göre hareket ediyorlar.
Ana üs ALPU-ÇİFTELER-BEYLİKOVA- MAHMUDİYE dörtgeni…
ALPU NEDEN ÖNEMLİ?
Herkes beklentisini ona göre kurgulamış. Yırtınmalarının nedeni bu. Öyle derin bir araştırma ve bilgi birikimleriyle eylem stratejik planlama falan değil…
Zaten makro anlamda anlamazlar…
Maksat fırsatı değerlendirelim, politik-polemik yaparak gündemde kalalım abi. Kimden başlayacaksın?
Reytingi en yüksek isimden başlayacaksın… En uygun isim Büyükerşen…
Meyve veren ağaç taşlanır ya; geçmişten başlayacaksın, suçlayıcı bir dil kullanacaksın, laf çakacaksın. O zamanlar kısa pantolonla misket oynayanlar bu gün fetva verir konuma gelmişler.
Anladık almasına da.
Politik aktör olmak istiyorsun. İşe kestirmeden girmek istiyorsun. Siyasi partiden adaylıkların tepeden inme, çakma yapıldığını iyi biliyorsun. Parti içinde uğraşmadan, emek vermeden, isim yapmak isteyebilirsin. Bunlar gayet doğal ama şunu unutmayın. Gerçekten hiçbir şeyden anlamadığın gün, çok geçmiş olacak.. Ah! bu yollardan kimler geldi geçti…
Gelecek kurgusunda dışarıya henüz vurulmamış, yansıtılmamış beklentileri var ya…
Yanlış bir stratejik hamlede un ufak olur gidersin.. Bunun sayısız örnekleri var.
Zaman zaman ortaya çıkacaksın, flash back yapacaksın… Birilerine laf çakacaksın.. Manşetlerde yer bulacaksın. Ekranlarda, seni haber yapıp ekrana taşıyacaklar. 5.sınıf yazar -çizer takımı seni poh-pohlayan yazılar yazacak. Bazen özel programlara çıkacaksın… Eyvallah…
Kendi çapında algı yönetimi yapacaksın… Bunu da Büyükerşen yiyecek!… Öyle mi?
Bahsettiğimiz ESO başkanı Celalettin Kesikbaş ve yurttan sesler korosu… İşin aslı uzun zamandan beri Celalettin Kesikbaş, Büyükerşen’den görüşme talebinde bulunmuş. Cevap gelmeyince yazılı olarak talebi yenilemişler. Gerekli sıhhi tedbirler aldırmış hoca… Bademlik’teki resmi konutta görüşmeyi kabul etmiş… Normal bir ziyaret gibi düşünülebilir. Bazı konular gündeme gelmiş ve hoca sonuna kadar dinlemiş.. Alpu ovası meselesi, sanayileşme konularını anlatmışlar.
HOCA BUNU NORMAL BİR ZİYARET OLARAK ALGILAMAMIŞ…
Öyle masaya yatırılacak vizyon falan söz konusu değildi… Mevcut Organize Sanayi Bölgesi’nde daha pek çok fabrika yeri varken, ikinci bölgeye ne için ihtiyaç duyuyorlar, sorum da cevapsız kaldı. Şehirlerin çok çeşitli sanayi bölgeleriyle kuşatılmasını akıl kârı olmadığını söyledim kendilerine, diyor. Daha önce alınmış kitabını imzalıyor. Zamanı durduran Saat… Belki de Kesikbaş bu konularda Nadir Küpeli ile oturup konuşsa, ortak bir zeminde hareket etseler çok daha iyi olacak. Zira, OSB’den sorumlu olan Nadir Küpeli… Söz hakkı olan da o. Ama gelişen olayları sadece izliyor… Şöyle söylediğini duyar gibiyim: Yahu bizim organizede yer mi yok?
Belli ki Celalettin Kesikbaş’ın politik beklentileri var. Hesapları var ama evdeki hesap çarşıya uymayabilir.
Unuttukları şu: Eskişehir’in siyasal anlamda sahibi Büyükerşen’dir.
Nokta…
Yoksa niye tavaf ediyorlar sanıyorsunuz? Gidenler şunu çok iyi biliyorlar: Yılmaz Büyükerşen’den yeşil ışık alınmaz ise boşuna aday olmayalım… Ders almayanların halini mi merak ediyorsunuz?
Hem paranızı hem zamanınızı israf etmemiş olursunuz. Zamanı durdurduğu zaman ki hâllere bir bakın. Kimler gelmiş, kimler geçmiş bu köprüden?