Dost Ateşi

Sosyal medyada anonim olarak dolaşan “Sevdiğim ve saygı duyduğum insanları artık yakından tanımaya çalışmıyorum. Çünkü sevdiğim ve saygı duyduğum insanlar olarak kalmalarını istiyorum” mottosu Martin Heidegger’e aittir. Alman filozof sonuna kadar haklıdır.

Her gün zorlanırsınız saygı duyduğunuz, sevdiğiniz birisinden darbe almamak için…

Eskişehir’de adı basın denilen şey içerisinde gerçek gazeteci olarak gördüğümü ve saygı duyduğumu her fırsatta belirttiğim gazetecinin yönettiği siteden dost ateşi yiyorum. Konu ESTÜ… Üçüncü defa tekrar ediyorum: Yazdığım her şeyin arkasındayım.

Ne abladan hanımefendiye ne de hanımefendiden ablaya geçtim.

O uzmanlık oradan oraya geçenlere ait…

Ne kökenli olduğum merak konusu ise merakınızı gidereyim:

Büyük ve kaim Türk devletinin ve milletinin hizmetkârıyım. Laf olsun ve torba dolsun diye söylemiyorum!

Haram yemedim, eğilmedim, bükülmedim.

Kudretli ve muktedir milletvekillerini ve belediye başkanlarını hiçbir zaman yaşayan put olarak görmediğim için güce tapınmadım.

ESTÜ hakkında yazdığım bir yazıdan paragrafları köşesine taşıyarak “Bu yazıyı siteden neden kaldırdınız? Biz nedenini biliyoruz.” diyerek parmak sallıyorsunuz.

Hâlâ saygı duymak için çaba gösterdiğim bir gazetecinin sitesinde bunları yazmış olmasanız çok ağır cevap vereceğimden emin olun.

En kibarı ayıp, çok ayıp…

‘Kaldırıldı’ dediğiniz yazı orada duruyor. Kötülük daha çabuk bulaşır.

16 şirketli Bravda yayın organı Özgür’ün basınının kötülüğünden uzak durmanızı tavsiye ederim.

 Gelelim parmak sallandığınız ve tehdit ettiğiniz konuya.

Geçen yazımda Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin rektörünü eleştirme nedenlerimi açık açık yazarak bunların arkasında durduğumu söylememe rağmen rektörün bir hanımefendi olmasından dolayı eleştirinin kişiliğine olmadığı ifadesini anlamayanlara hiçbir şey anlatmıyorum.

Bu köşeyi takip edenler çok iyi bilir.

Eleştirdiğimiz kişi eğer hanımefendiyse haddimizi aşmamaya dikkat ettik.

Ben ESTÜ’nün rektörü ve AK Parti’nin kadın milletvekilini eleştirmiyorsam size hiçbir şey demiyorum.

Siyasette ve yaşamda tek bir istisna hariç, kadınlara karşı pozitif ayrımcılık yapılması taraftarıyım. O istisna da vatan hainliği…

Türk devletine karşı eline silah alan herkes, aldığı silahın bedelini öder! Muhtemeldir üç kız babası olduğum için kadına karşı şiddeti bırakın, nezaket dışı davranışlara dahi tahammülüm yok. Hatta kadını öldüren ve  el kaldıran mahlûkatların  hadım edilmeleri taraftarıyım.

Bu kadınları eleştirmemize rağmen: ‘En çok eleştirdiğiniz kişiler kadın olsa onları da mı eleştirmeyecektiniz?’ diyenlere….

Bu köşede Eskişehir’in bütün kudretli politik aktörlerini eleştiriyorum. En çok da  Odunpazarı’nın 2. başkanı Kazım Kurt’u ve Ak Parti Milletvekili Harun Karacan’ı…

Sayın Kurt ve Sayın Karacan gibi politik aktörlerin, Eskişehir’in başına gelen en büyük felaket olduğuna inanıyorum. İkisinin aynı döneme rol almasını karşı: ‘Allah’ım neydi günahım’ diyorum.

Değil bu iki siyasi aktör gibi aynı mental taşıyan kadın bir siyasetçi, başka insan olabileceğine inanmıyorum…

Buradan ESTÜ’deki minik kuşunuza selam gönderiyorum, rüyasında bile oturamayacağı o koltuğa AK Parti’ye sırtını dayayarak oturduğunu hatırlatıyorum.

Bize sallamak için fırsat kollayan sayın ‘şey’; medya-tanıtım işleri bu şekilde yapılmıyor.

Yazının içeriğindeki bel altından vurma çabası, parmak sallama Odunpazarı Belediyesi’nin medya-tanıtımın başındaki Odunpazarı Belediyesi’nin 1.başkanının tarzı.

Siyasette öykünecek başka aktör bulamadınız mı?!

İnsan saldırılara karşı kendini savunabilir ama iltifatlara karşı savunmasızdır.

Saldırılar beni diri tutar ve asla cevap vermem.

Bu saldırıya cevap vermemin tek nedeni saldırının, Eskişehir’deki basın denilen ‘şey’ içerisindeki üç-beş iyi adam ve gazetecilerin olduğu sitede yayınlanması…