Gazeteciye Yumruk Atana da Rakı Ismarlayana da Karşıyız
Efendim dün Çalışan Gazeteciler Günüydü. 1961 yılında mâlûm ‘Dokuz Patron’ olayı ile birlikte ülkemizde 10 yıl bayram olarak kutlanmış askerî vesayet döneminde de bugünkü adını almış, zaten birçoğumuz Yılmaz Hocamızdan defaatle dinlediğinden dolayı çok detaya girecek değilim. Lâkin dün dikkatimi çeken bir hususu siz sevgili okurlarımla paylaşmak istedim. Efendim dün şehrimizin yaygın gazetelerinden birinde anlı, şanlı bir köşe yazarının sosyal medyada bir vesikası yayınlandı. Vesikadan kasıt güncel manasıyla Facebook fotosu… Bir mekanda bir işadamı -Bu mümtaz kişi konumuzun dışında- ve bir belediye üst düzey yöneticisi ile yan yana kendisinin bir paylaşımı var. Muhtemelen de alkol masası olduğu kanısı uyandırıyor. Buraya kadar her şey normal. Gayet tabii beşeri bir ilişkisi ve bir cemiyet buluşması ya da tesadüfü de diyebiliriz. Enterasan olanı belediye yöneticisi ile akşam kadeh tokuşturan sevgili meslektaşımız sabah gazeteye gittiğinde bu kişi ile bir gün önce mahkemesi sonuçlanan DP İl Başkanı Hüseyın Özcan’ı yerden yere vuruyor. Neymiş; güyâ asılsız iddialarda bulunmuş. Para cezasına çarptırılmış… Neymiş DP il başkanının avukatı niye AK Partili imiş, o avukatı Volkan Doğan göndermiş falan filan…
Elbette bir fikir ustası istediği konuda, istediğini yazabilir. Lakin davaya konu olan iddiaları bir araştırması lazım değil mi? Ankara’da görülen yasadışı bir örgütün bayrağının asıldığı iddiası ile ilgili verilerin gerçekliğini sorgulaması gerekmez mi? Bence objektif bir gazeteci sorgular. Sadece tek taraflı bir bilgiyle saldırmaz. Bir de şiddet, gazetecilik mesleğine karşı ara sıra vandal ve bağnaz kişiler tarafından zaman zaman yapılan bir eylem, tasvip etmek mümkün değil. Sözle dahi bir gazeteci baskı altına alınamaz, hele fiziki müdahale, darp kabul edilemez ve çağdışıdır. Bunda herkes hemfikir. Yalnız ben şuna da karşıyım arkadaş!Gazeteci rakı masası duyumlarına göre de yazı yazamaz, yazmamalı. Eğer buna tevessül ediyorsa tarafsız, doğrucu hakça ve halk için fikir neşretmiş sayılmaz. O yazıyı okuyanlar akşamki sosyal medya paylaşımda “Dostlarla Güzel Bir Akşam” başlığına paragraf açar, türlü türlü dedikodular üretir.
Şehrimizde zaten tam bağımsız bir yaygın yayın organı var mıdır, bilemem. Herkes kendi çöplüğünün horozu, herkes karşı tarafın açığını aramakla meşgul. ‘Yandaş medya’ ziyadesiyle belirgin. Şimdi oturur yüzlerce örnek yazarım. Daha önce de yazdım bu şehir, yazılı medyamızda de bırakın Büyükşehir Belediyesi’ni, merkezdeki herhangi bir belediyenin yanlışını ortaya koyabilecek bir yazar var mıdır? Hadi Yılmaz Hoca bir tabu olmuş artık; cesaret ister onu eleştirmek fakat alt belediyeler için de bu geçerli… Aman efendim; reklam gelirlerimiz kesilirse, ya bize ilan gelmezse hâlimiz nice olur… Uzun lafın kısası; gazeteciye yumruk atan ne kadar vandalsa talimatla yazı yazdıran da o kadar vandaldır!
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, gerçek fikir işçilerine ve objektif usta kalemlere kutlu olsun.