Millî Şef Döneminden İbretlik Bir Anı
Yıl 1942. Köy Enstitüsü mezunu genç öğretmeni teftiş etmek üzere ilköğretim müfettişi gelir. Sınıfa girer, etrafı dikkatlice süzer. Yüzünün rengi değişir, kaşlarını çatar. İlk teftişini geçiren 19 yaşındaki öğretmen heyecanlıdır, kaşlarını çatarak etrafı süzen müfettişi takip etmektedir. Müfettiş gelecek diye sınıfı kendisi toprakla badana yapmış, çocukların yırtık pantolonlarını yamalamış, saçlarını traş etmiştir. Çocukları ile sınıfını bayraklarla da süslemiştir. Genç öğretmenin okulundan mezun olurken öğretmeninin hediye ettiği Atatürk’ün resmi, sınıfının en güzel yerinde asılıdır. Resme her baktığında Atatürk’ün okullarını ziyaret ettiğinde başını okşamasını hatırlar, kimi zaman da gözlerinden akan yaşı çocuklara göstermemek için çabalar. Çatık kaşlı müfettiş sert bir ses tonu ile bağırır: “Bu resim niye burada?” Genç öğretmen şaşırır: “Efendim, Atatürk o” der. Müfettiş daha da hiddetlenir: “O kim, Milli Şef’in resmi nerede; o resmi indireceksin, yerine Milli Şef’in resmini asacaksın!” diye bağırmaktadır. Genç öğretmenin gözlerinden yaşlar akmaya başlar ve: “İndirmem” der. Öfkeden deliye dönen müfettiş sınıfı terk eder, vakit geçirmeden raporunu sunar. Öğretmen kovulmalıdır, Milli Şef yerine Atatürk’ün resmini asmıştır. Bu devlete başkaldırıdır. Uzun soruşturmalar sürer gider, tahkikatı yapan muhakkik, vicdanlı bir adamdır. 19 yaşındaki genç öğretmene kıyamaz. Raporunu yazar: “Muallim efendi, Atatürk yerine Milli Şefimizin resminin teşhirinin malumatı olmadığından ihtar edilmesi uygundur.”
Genç öğretmenin 40 sene öğretmenliği boyunca aldığı tek ceza, Atatürk’ün resmini sınıfına asmasıdır.