Sabır…
Sabır….
Selcükli zamanında tekkeye kabul şartı varmış bilir misiniz?
Talebe olmaya talip kişinin elime bir taş verilir ve eğitim sonuna kadar taştan mutlaka bir halka çıkarması talep edilirmiş.
Sabrı denenirmiş.
Bana Hz.Eyyüp Aleyhisselam’ın vücudunu kurtlar sarsa da bu sabrı zor imtihana sabrederken hiç meyus olmaması lakin onun bu durumuna yaşlandığı Kaya’nın bile sabredemeyip çatladığı rivayet edilir.Bizzat o kayayı da ziyaret etmiş görmüştüm
“Sabır taşı mübarek” denilir ya hani…
Şahsen asla sabırlı da değildim bundan birkaç yıl öncesine kadar..
Yaş aldıkça sakinleşiyor ve daha sabırlı oluyorum.
Lakin sabırlı olmak demek görmezden gelmek demek, haksızlıktan yüz çevirmek demek de değil, haksızlık karşısında susmak hele hiç değil.
Mücadele ederken sakinliğini korumak demek.
Ama şunu öğrendim ben,
Yıllarca o kadar susmuşum ki, o kadar bastırılmışım ki sertleşmişim.
Geldiğim noktada Selçuklu dönemindeki talebelerin tartıldığı gibi yeryüzünün en zor işi olan sabretmenin üstesinden gelen her işin üstesinden gelir diye düşünüyorum.
Tabiki başarabilene.
Burada kişinin kendine telkin verebildiği anlar vardır.
“Bu bir imtihan, daha öncekiler gibi bunun da bir süresi var..”
Öyle kolay değil işte..
Yokluğa sabreden var, ihanete sabreden var, borcuna sabreden var, karısına kocasına sabreden var, hastalığa sabreden var, var da var..
Ve her ne ile imtihan ediliyorsak herkese tek bir reçete var.
Sabır…
Benim de hem bana hem sizlere telkinim olsun..
Sabır dostlar, ne ile imtihan ediliyorsak unutmayın,
Daha öncekiler gibi bu da geçecek, güneş her akşam batıp yılmadan her sabah tekrar doğduğu gibi güzel günler hepimiz için tekrar geri gelecek..
Herkese hayırlı günler sabırlar diliyorum..