15 Temmuz
15 Temmuz’dan önceki fikrimi itiraf edeyim mi sizlere?
Suriyelilerin akın akın Türkiye’ye gelmeye başladığı dönemdi ve ben eşime demiştim ki:
“Valla sanmam ki bizim ülkemize karşı bir savaş çıksın… Eski Çanakkale ruhu yok artık” diye yorumlar, üzülürdüm.
15 Temmuz’da biz tatilden dönüyorduk Balıkesir tarafından…
Gündüz saatleri olmasına rağmen otobanda saçma sapan sebebini anlamadığımız sürekli durmak zorunda kaldığımız bir yoğunluk vardı. Kaza mı, uygulama mı diye herkesin birbirine sorduğu ama kilometrelerce uzunlukta kuyruklar. ‘Başka çare yok’ dedi eşim. Neyse biz Bursa içine girelim, namaz kılalım, yemek yiyelim; hem biraz da rahatlar belki o zamana kadar bu trafik…
Yanımızda kayınvalidem de var. Hava sıcak, bunaldım hiçbir şeyde anlamadık. Bursa içine girdik. Akşama doğru evimize döndük ama ben de bir sıkıntı, bir bunalma.
Sürekli ‘içim sıkılıyor sanki kötü bir haber alacağım’
Komşular ‘hoş geldin’ diyorlar, hasta mısın?
‘Hayır nefesim yetmiyor, inanılmaz içim sıkılıyor’
Eşim aldı acile götürdü .
Doktor sordu: “Neyin var?” “Bilmiyoru, bir yerim ağrımıyor ama bir sıkıntı var.”
“Allah Allah hava değişimi veya güneşte fazla yanmışsınız, ondan olabilir.”
Eve döndük kapıdan girer girmez eşimin astsubay yeğeni telefon etti ama ben o telefon konuşmasını duymuyorum tabii ki… Eşim ses çıkarmadan televizyonu açtığı anda o yolda görsem tüylerimi diken diken edecek, bir ülke için en vehim haberin tellalı olmak zorunda bırakılan o kadının anonsu son ses evde çınlıyordu:
“Türk Silahlı kuvvetleri yönetime el koydu”
Oturdum yatağımın içinde.
Boşluğa baktım.
Bu muydu göğsüme taş gibi oturan.
Koştum salona; kızlar, eşim ve ben taş gibi televizyon karşısındayız.
Hemen bir telefon daha geldi eşime.
“Tam tesisatını al, derhal bağlı olduğun şubeye geç”
Koşarak dolabına yöneldi önce. Sonra durdu
Banyoya döndü. Biz de sessizce seyrediyoruz.
Abdest aldı ve yüksek sesle Fetih Sûresi’ni okumaya başladı.
“Darbe” ne demek bilmedikleri halde kızlarım ağlamaya başladı.
Benim bi’ dizlerimin bağı çözüldü. Ama ağlamadım.
Saatlerdir içim sıkılıyor muamması buymuş meğer dedim.
Eşim bana döndü.
“Silahın burada, bu da para. Kapıyı kilitle, kimseye açma. Siz de abdest alın ve dua edin. Ben kasap değilim, öğretmen değilim. Sıradan bir iş yapmıyorum. Herkesin ama herkesten önce bu vatanın güvenliği için varım. Ben polisim ama en az benim kadar dirayetli ol Asalet” dedi. “Sıkı dur.”
Sonra tesisatını aldı ve dördümüze aynı anda sarılıp: “Haklarınızı helal edin” dedi.
Gitti……
Tam 23 gün elinde tüfek Eskişehir karayolunda ekip arkadaşları ile birlikte bir gün offf demeden uygulama yaptılar ve nöbet tuttular. Kolay normale dönmedik hatta hiç dönmedik ki normale.
Hainlerin girmediği delik kalmamış ki.
En yakınımızdakiler bile hainmiş meğer.
Hala asla abdestsiz gitmez işe eşim.
Ve bizim milliyetçilik duygumuz 15 Temmuz’dan sonra hani o benim ‘artık yok’ deyip utandığım Çanakkale ruhundan daha fazla.
Rabbim bir daha haine fırsat vermesin. Vatanımıza, milletimize, başımızdakilere güç kuvvet nasib etsin.