Basın, Ahlâk, Erdem vs vs vs…
Aynı popülasyon içerisinde bulunduğum saygın basın camiası içersindeki Cin Ali kültürlü entelektüellerden olamadığım için, akşamları Türk dizileri seyrederken göbeğimi kaşıyorum. Çarşamba günleri Sadakatsiz’i seyretmenizi tavsiye ederim. Dizide bütün karaktersizler; pardon karakterler kurnaz; kimin eli kimin cebinde belli değil aynı bizim popülasyon gibi. Gerçi basın popülasyonunda kimin eli, kimin cebinde, kimim cebi nasıl doluyor biliyoruz da yine de siz bizi kör kabul edin.
Dizide on numara fırıldak bir damat var, basın camiası da çok iş yapar, adamın bonservisi yoksa transfer etmek lazım. Fırıldak damadın bir de kaynanası var ki offfff offfff. Kaynanaya 1 televizyon, 3 gazete ve 1 dergi ver; bunların yanında farklı iş kollarından üç beş şirket ver, arkana bakma… Dizimizde fırıldak damadın aleyhinde gazete ve internet sitelerin de haber çıkınca fırıldak damat telaşlandı. Mükemmel bir medya patronu olma kapasitesi taşıyan kaynana hemen devreye girdi. Beni de merak sardı, acaba kaynana nasıl halledecek diye… Fırıldak damadın kayınpederi, belediye başkanı olduğu için olasılıkları düşünmeye başladım. Mesela yemeğe çıkılır, rakı sofrasında dostluk tazelenerek halledilebilir, ertesi gün de kime çaktırmak istiyorsanız veya cici çocuk olmak istiyorsanız iyi bir usul olabilir. Çok etkili diğer bir yöntem basın patronunun sahibi olduğu otelin lokantasının içerisindeki locada rakı-balığın yanında zıkkımın kökü yenir. Kabarık yemek faturası da belediyeye fatura edilir veya değişik usullerle yemek bir şekilde belediyeye giydirilir. Ye, iç, Red Kit gibi ağzına kürdanı al yürü git.
Devamında belediyenin basın bürosunda bir metin hazırlanır. Metin noktasına, virgülüne dokunulmadan klasik basında ve internet sitelerinde yayınlanır. Televizyonda da hemen bir program yapılır, ne sorulacağı önceden hazırlanır; biz de oturup şikeli maç seyreder gibi seyrederiz diyeceğim fakat kimse de seyretmez. Sonra kesilsin faturalar. Lütfen bunu yanlış anlamayın; reklam karşılığı ……! Ben bunları sesli düşünürken hanım uyardı, kayınpeder eski belediye başkanıymış. Kendimi diziye o kadar kaptırmışım ki Es-Es gol atmış gibi sevinmeye başladım. Nasıl sevinmeyeyim evimin önüne asfalt at ver para, çatıyı tamir edeceğim ver para, evin var ver para, belediye değnekçi olmuş, arabanı sokağa park et ver para. Rakı-balığa ve zıkkımın köküne giden paralarım kurtulmuştu. Kaynana ne yapacak diye pür dikkat kesildim. Kaynana fırıldak damadı kahvaltıya çağırdı, çantasından bir kağıt çıkardı fırıldak damada uzatarak: “Hallettim Volkan, bu da haberi yapan gazeteciye kuyumcudan aldığım hediyenin faturası…” Aaaaaa ne kadar ayıp… Al gülüm, ver gülüm, sakın yazma gülüm. Bu alışverişin sonunda bizim fırıldak damadın aleyhindeki bütün haberler yenildi yutuldu, damat kahramana dönüştü. Hala dizi başlarken: “Bu dizideki olaylar gerçek yaşamdan alınmıştır” diye spot geçmiş miydi diye düşünüyorum, hatırlayamıyorum. Eskişehir’de Büyükşehir Belediye Başkanının eşi ‘Resmi Evrakta Yalan Beyanda Bulunarak’ kaçak yaptığı yapıdan dolayı ceza yiyor, haber olmuyor. Büyükşehir Belediyesi’ni yöneten bir devlet büyüğünün kaçak villa yaptığı iddaa ediliyor haber olmuyor. Büyükşehir Belediyesi’nin otobüsleri sahte plakalarla egzoz muayenesinden geçiriliyor, haber olmuyor. Odunpazarı Belediyesi’ni yöneten istisna devlet büyüğü sokağın ortasında bir kadını kasten yaralamaktan ceza alıyor, haber olmuyor.
Acaba bunlar ‘Özgür Basın susturulamaz’ ve özgürün basının da niye haber değeri taşımıyor olabilir? Eskişehir’de belediyeler aleyhinde haber yaparsanız, ekmek aldığınız fırından ekmek mi vermiyorlar??? Bakkal su mu vermiyor??? ‘Özgür(ün) basın susturulamaz’ tayfasında ve Halkın Kurtuluş’cularında belediye başkanının yalan beyanla kaçak bina yaptığı haber değeri taşımıyorsa, her gün kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetin gündem olduğu bir ülkede belediyeyi yöneten bir devlet büyüğünün sokağın ortasında bir kadını, üstüne üstlük seçilmiş muhtarı darp etmesi haber olmuyorsa neden haber olamıyor?Düşünüyorum, düşünüyorum bulamıyorum. Cin Ali’nin serilerinde bu sorunun cevabını bulabilirmiyim ki??? Zor. Okuduğumu anlamakta zorluk çekiyorum. Rakı içeyim diyorum anason kokusuna dayanamıyorum, üstüne ısmarlayacak adam bulmam lazım… Belediye başkanlarına ağabey desem, empati kursam diyorum fakat o da olmaz empati yoksunuyum. Patronu arasam bana patronluk yap, o ambiyansı ben de yaşayayım; ne yazacağıma sen karar ver desem patron bana inanmaz.
Tanıdık bir belediye başkanı olsa da, telefon açıp ana-avrat sövse hayali kuruyorum. Tanıdığım belediye başkanı yok. Beni de televizyona çıkarsalar, sonra belediye başkanı bağlansa, ağzıma yüzüme tükürse “Ben de Ya Rabbi şükür” desem diyorum, beni televizyonun önünden geçirmezler. Bütün bu sorular zihnimi çok yordu. En iyisi Google’dan güzel sözler bulayım, sosyal medya ve bu köşeden ahlak erdem satayım keyfime bakayım. Koca belediye başkanı kaçak bina yapmışsa, vardır bir bildiği hem üç tahta sorun mu yapılır. Bu kadına şiddeti de çok abarttılar, istisnai devlet büyüğü birkaç yumruk atmışsa ne olmuş yani? Muhtar hanım da karete öğrenseymiş. Böyle özel devlet büyüklerinden hakarete uğramak herkese nasip olmaz, bu muhtar hanım da çok nankörmüş.
Allah’ım utanma duygumun, ar damarımın çatladığı gün canımı al!
Allah’ım boğazımdan fakirin, fukaranın rızkı geçerse belamı ver!
Allah’ım aynaya baktığımda beni benden tiksindirme!