Çeğen Tepe
Hayat ve İnanç birbirine pamuk ipliği ile bağlı iki ayrı kutuptur. Hangi kutbun hangi kutup için feda edilebileceğine, yüksek ahlak, şeref ve kader karar verir.
Çeğen tepe, böyle karmaşık bir yol ayrımında, Turancoğrafyasının mazlum halklarını Rus istilasına karşı ayağa kaldırabilmek için hayatlarını inançları uğruna hiçe sayan, muhteşem Kahramanların destanlaşan yiğitlikleri ile karşımıza çıkar.
O kahramanların komutanı, Türk düşmanlarının korkulu rüyası, Türkistan devlet başkanı Şehid-i Muhterem; “Enver Paşa.”dır.
Onu anlatabilmek hiç kolay değil. Kelimeler ve cümleler yetersiz.
Şahadeti ise bir kahramanlık destanı.
Anlatalım.
Enver Paşa Rusların barış oyununa kanan, Turan ordusu askerlerinin Kurban Bayramı’nı bahane ederek, ordugâhı terk etmeleri üzerine, sadece yirmi beş askeri ile bugünkü Tacikistan’ın Belçivan şehri yakınlarında Çeğen köyüne geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Kızıl ordu komutanlarını ise Türkleri kandırmış olmanın mutluluğu altın tepsi üzerinde sanki kutsal bir yazı bulmuşlar gibi sevindirmiştir.
Rus süvarileri havan topu desteğinde ab-ı derya nehritarafından, Çeğen tepe istikametine saldırıya geçerler.
Çeğen tepenin düşman eline geçmesi demek, Türk orduları için savaşın hüsranla sonuçlanması demektir.
Ancak Enver Paşanın Kızıl orduya karşı koyabilecek bir Allah’ı ve birde yüreği vardır. Etrafındakilere şöyle der; “Haydi atlara, Rus alçaklarına Kurban Bayramının ne demek olduğunu öğretelim.”
Koskoca Turan ordusundan geriye kalan sadece yirmi beş yiğit adam gözlerini dahi kırpmadan, Çeğen tepe istikametineilerleyen dev Rus ordusuna saldırır.
Kızıl ordu merkez kuvvetleri hiç beklemedikleri bu ani saldırı karşısında, ilk an için şaşırır geri çekilmek zorunda kalır.
Kan ve Barut kokusu Çeğen tepenin yamaçlarını sarmış, ciğerleri yakar olmuştur.
Rus yan birliklerinin orta birliklere takviye etmesi ile birlikte, Enver Paşanın en sadık askerleri bir bir şehid olmaya başlamış, mermileri tükenmiştir.
Paşa kılıcını çeker.
Gerisini Enver Paşayı adım adım izleyen yazar Kurt Okay Şöyle anlatmaktadır; “Türk Müfrezesi sadece beş kişi kalmıştı. Tam o sırada o korkunç, küçük ve kısacık an gelmişti. Enver Paşa kalbinin üzerinde sert bir darbe hissetti. Dudakları garip bir gülümseme ile büküldü. Göz kapakları gerildi. Koyu siyah gözleri inanılmaz bir şekilde etrafı taradı. Sonra vücudu öne eğildi ve yavaş yavaş atından yere düştü.”